Kayıtlar

Eylül, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

çetken'de ergen şaraplarla dans günü!

Resim
Rüzgar dut kesilmiş bu illerde, davetlisiyim Şarapçıgiller'in... Boş artık bizim oralar, nedem.. napem gayrı. Neden durur, neden gideriz, nerden gelir, nere uçarız? bir deli yürek kalmış mıdır bizden öte, belli deeldir,. yarın köhne bir gündür, uyanmasam olmaz. :))) hiçbir doku, bana dokunamaz!

kaybedenler günü!

Resim
Bazen insanı, tek bir sözcük, tek bir jest, küçücük bir duygulanım bozabilir. kendimizi zor yaptık biz. bişeycikler olmaz, olmadı da bugüne kadar!

evet, hayır oynama günü

Resim
-Hayatımızda eksik olan nedir, baba? -Oyundur.. -Nasıl oynayacağızdır? -Kuralına göre! -Peki de kuralı kim söyleyecektir? ................... -Ne farkederdir? -Farketmediğini biliyordum zaten de, bunu dediğimde de, yine de, de mi be! . - Hiç bir şey vardan yok olmaz, yoktan var. - Peki, ben bi ebesinin patikası kitabı neden kaybetmişimdir? bu ne mahcubiyet, ne utançtır! -Aynı anlama gelen sözcükleri kullanmayalım lütfendir, ama lütfen demişimdir. (yatağı çekip, bütün evi devirip yine bulamamışımdır ödünç kitabı, belki öyle bir yazar ve kitap hiç var olmamıştır :))) ............. 2008 Bilim Kongresi'nde 14 tane satmış olduğum bu modelin takım bileziğini istiyordu Ziynet. Ortadaki dev Küba tohumundan kalmadı elimde. Diğer kırmızı ve sarı tohumlardan var, kırmızı fasulye desen bol, deleceğiz sadece. Bilezikleri de çok sükse yapmıştı. Küba Dostluk Derneği'nden biriyle tanışmıştım bu yaz, ona yazıp giden olursa sipariş vermeyi planlıyorum. (Bunu da kaybetmeden, kendime hatırlatmak i

kahraman boncukçu süpergümüşmarkete karşı!

Resim
Nı nı nı nıııııın... Artık iskele pazar sokağında yeni dengeler var. 1 No'lu belediye standı belediye personeli Binnur'un. 2 No gümüşçülerin. Dışarıya T şeklinde çıkma yapan dev floresan lambaları, parlak saten büzgülü masa örtüleri, demode yüzük ve zincirleriyle hoppadanak yerleştiler. (Bittabi eski sahip ressamla anında papaz oldular.) 3 no'da yılların yıpratamadığı, fakat Karaburun müşterisinin canından bezdirdiği boncukçu kız bendeniz var. (Kendim ettim, kendim buldum, gül gibi satışa sundum, yazılı pankartımı kaldırdım gayrı.) 4 No'da Reyhan, içeriye küçük bir sedir bile yapmış, paso örgü örmekte. 5 No, butikçi Figoş'un. Çevreyle laflamadığı zamanlarda giysi yığınlarının içine oturur, bir elinde laptop, bir elinde cips umurunda mı dünya moduna geçer. Hale, girişteki çadıra yerleşmiş olup kendisinden ve masasından daha büyük boyutta olan "GEÇİCİ DÖVME BURADA" afişiyle güz kaçkınlarını bekler. Diğerler ticaretçiler bilmem nerelerdedir. Sadece son stand,

gün gelir aslanlar gibi dalarız hayata!

Resim
Suya yani..;) Bu fotoyu geçmişten buldum, unutulmasın diye koydum. Çekim bitince Hale'nin makine (made in China, bittabi) tatlısu bardağına koymayı unuttuğumuz için bozuldu, garantisi yoktu, yüzdüğümüz, çektiğimizle kaldık. Olsun...

iskele dinbazların işgalinde!

Resim
Uzun sakallı, şalvarlı, tunikli erkekler, eciş bücüş siyah burkalı kadınlar iskelede yürüyor.. Bakakaldım. kanım dondu! Makedonya'dan ve Almanya'dan gelmiş müslüman bir grupmuş. Otel doluymuş.. Bunlar bu Karaburun'u nereden bulup buraya doluşuyorlar ulennnn. Sinirlerim bozuldu, standı kapatıp eve döndüm. Rüzgar yok, müşteri yok. 2 numaraya gümüşçüler, 3 numaraya Reyhangil gelmiş. Şezlonglarda oturup geceler boyu çekirdek çitlerler artık bol bol. Çay demledim, bir yandan da çalışenzi. benim canım neden daha çok yanıyor gibi hissediyorum?

çok uyku..sonunda kendime geldim

Resim
Ne uyumak, ne uyumak 2 gündür. Kitaplar bitti. Kışlıklar, yazlıklar ayrılamadı, yığınlandı sadece. Dolapta kalan herşey, ayıklandı, salataya dönüştü, pişti. Çamaşır, bulaşık yıkandı. Sonra Selo ve Nayman bastırdı. Bol müzikli bir öğle sonrasıydı. Atölyeden boncuk alınıp tv karşısına kurulundu. Yarın gece standdayız ya., az çalışalım, keyifle be yaw! Bu modelden bu yaz 3 tane satıldı. Fiyatı yüksekti Karaburun için, lakin aldırmadı sevenler. Alt gümüş kaplama 3 taneydi elimde de ondan 3 adet. Devamını bulamamıştım hiçbir yerde. Kısa versiyonundan 15 tane yapmıştım, 3 renk kumaşlı. İç boncukları daha küçüktü onların, kaba durmaması için öyle kurmuştum modeli. Balıklar, yusufçuklar, kelebekler sallanıyordu aşağıda neşeyle. Onlar da elimden Ağustos'a girmeden daha enginlere uçup gitti (Ben de arkalarından bakakaldım öyle!)

tatildeyim artık

Resim
4 günlük bayram çalışma temposu bitti. Salı gecesi 10'da yatıp 12 saat uyuyarak kalkabildim. Kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki hareket edecek enerjim kalmamış. Vitaminler durumu değiştirmedi. En iyisi yatağa uzanıp Elif Şafak "Aşk"ına devam etmek.

vın, vın, vın, vın, vın, vın baboo..

vın gibi esiyor derman yok, bay bay bay bay bay bay babooo bay gibi bayram, rahat huzur yok. Rüzgar batırdı yine bayramı. bu nasıl esmektir, bu nasıl hain bir rüzgardır? Yine herşeyi devirdi, düşürdü, uçurdu, kaçırdı. Müşteriler tam sevmiştir bir şeyi rüzgardan sinirleri bozulup yanındakiyle tartışır, çeker gider, arka branda, takı bavulunu devirir, bütün malzemen yerde tepetaklak olur tek tek toplarsın kutulara, aldırmazsın, Ergün'e bayramlaşmaya gideyim dersin iskelede yürürken üzerine serpintiler yağar, kenar masalar dalgalar altında olsa da naylon pencerelerin önündekiler keyiflidir. Bu nedir yahu.. nedendir? ben kimimdir, peki niyedir, öyleyse nasıldır? (Boşver diyorum şimdi, çok üzülmüştüm de.) Bizim küçük notebook parasının yarısı hazır da, kalanı için takside gireceğiz besbelli. Toplanıp 9'da geldim. Barbunya pilaki pişiriyorum. Deli poyraz dışarısını uçuruyor, bana ne. Kitabımız var, filmimiz var seyretmedik dolu, internetimiz çalışır, kedilerimiz toktur, uydu tv ara a

atölyede kendi kendimle bayramlaşma..

Resim
Yarın usta Eren, ikiz dikizler, eski 4 5 arkadaş daha cümbür cemaat Karaburun'a geliyorlar. Habire onlara nasıl zaman ayırıp birlikte olabileceğimi düşünüyorum. Mutlaka atölyeye de gelirler. İnip biraz derleyip toplayayım, ortalıkta görünmemeleri hususunda örümcekleri uyarayım. (çocuklar korkabilir netekim) İncir ağacı alerji saçma huyunu yarınlık unutsun. Kediler de ortama fazla kalabalık hissi vermeden kamuflaj olsunlar bahçede. Zengin görünmek için atölye buzdolabına bira yığsam mı acebaa? Vazgeçtim, kullanılmadığı zaten pasından kirinden belli olacak, temizlemeye de zamanım yok şimdi. (Kızııımm, konu temizlik olunca değerli zamanından ayıracak, hiç mi hiç zamanın olmaz nedense :)))

bugün bayram, erken kalkın çocuklar..

Gece sapıtan rüzgar sabah pişkin pişkin sırıtıyor yine. Ortalık süt liman şimdilik. Dışarıda masum bir pastırma yazı havası. Alfi tüm dehşetiyle pencerede. (Doyurulmasına rağmen biri sizi gözetliyor filminin başrolünü kapmış Gececik'ten!) Sıcak duşu bergamotlu çay izledi. Evi parlatıp, pırıl pırıl giyindiğimiz, babamızın elini öpüp konuk beklediğimiz (en son annem öperdi sahi) bayramları hatırladım. O minik çiçekli likör bardaklarından mutlaka 2 tane hatıra yürütmeye karar verdim, bir sonraki gidişimde kardeşime. Sonra vazgeçtim. Onda antika büfede, halbuki bende 2 ayda kırılır gider, mazi de kanıtsız bir şekilde kalbimize gömülür. Mahalle çocukları kapıma gelecek diye ödüm patlıyor. şeker de çukulata da yok. Bisküvi bile yok. 2'şer kedi krakerine çukulata sosu sürüp versem çakarlar mı acaba mevzuyu? En iyisi şu barbunya haşlanır haşlanmaz ölü taklidi yapmak. (Ya evde yoksam!)

"kurtul" günü.

Resim
Karaburun kurtuldu ya bugün, 80 küsur yıl önce... Konser müzisyenleri de çaldılar, söylediler, sıkıldılar, kurtuldular.... Seyredenler daha çok sıkıldı, bitince olay evlerine gidip kurtuldular.Biz dostlarla buluştuk, konuştuk, dertleştik, coştuk, paylaştık. Oynayamadan bi güzel, gece bitiverdi iyi mi!. Mahalle baskısı var mıydı? Olmaz mıydı yaaa ...(Merkez Mahalle (bizim mahalle) yakınında, yüksek sahnede arabesk şarkıcı olayları, baktığın her yön tanıdık, halbusem senin biraz.. biraz dağıtsam yaaa, dediğin yerler..) Kurtuluş günü şerefine ben de kurtulmak için şöyle bir sıralama izleyerek kurtulayım diyorum, artık neyden ve neredense! (Fonda nothing else matters çalar, 27.kez.. kadın bu gece Metallica'ya takmıştır.) Yavrum Deniz, yarın bekleyen balıkları pişir, kedilere ver kurtul, standı taşı atölyeye yağmur gelmeden, bu bağımlılıktan kurtul, şu son kalan ametistleri de diz kurtul, kimilerine küs kurtul, bazılarıyla barış kurtul, bazen iç kurtul, bazen içine at kurtul, yaz kurtul

işte öyle bir şey

Resim

istiyorum günü

Evde radikal değişiklikler yapmak istiyorum mesela. (Bayram sonrası mı, bilmem, vazgeçmezsem eğer!) Bir küçük notebook, duvara bir 102 ekran lcd tv almak istiyorum. Kışın İzmir'de bir sergi, 1 yıllık Fransa vizesi, Çin'de Hale'yle 1 hafta, tavana yakın duvarlarda raflar, yeni ışık düzeni, yeni bir banyo, bulaşık makinesini koymak için tesisat ve düzenleme, yeni buzdolabı, yeni koltuk yüzleri, atölyede sıkı temizlik, uzun teras, akordiyona yeni kayış, bebek kedilere dost sahipler, yeni çarşaflar, yeni dostlar, yeni bir yüz, yeni bir beden, yeni bir ruh.. (Bakınız, bütün zorluklarına rağmen yeni araba, yeni sevgili, yeni iş, yeni kasaba dememişimdir, ona göre!)

bayrama çeyrek kala bir gecenin öğleden sonrası

Bizim iskeledeki ekmek teknesini su basmış. Kumaşlar, kuklalar, defterler, örtüler, ambalajlar, makrameler, tılsımlar, haritalar az nemlenmiş. Kilim rengarenk olmuş. Hortumlarla suyu çekmişler, Sermet toplamış herşeyi. Bir de İsmet'le Mustafa. Ceset Laptop'u çok merak etmişler ıslandı diye. Unuttum sanmışlar. Ben panikle gidip metal standları ve kumaşları dışarı çıkardım. Güneş var, kurur herşey nasıl olsa, dedim. Açtım standı, döndüm eve. Değerli takıları taşımıştım atölyeye zaten. Kalanlar umurumda değildi. İskeleyi özlemişim... Dostlarla sohbeti, evde Sunshine Cleaning filmiyle noktaladım. Sonra gidip standı kurdum sersefill, kir pasak. (Sıfır satış ne masum birşey yaaa..) Hamza Orfoz yemeye davet edince keyfim yerine geldi... İlk kez yiyorum, kuzu eti gibi sert, dolgun, ağızda dağılır kıvamda. Halbuki dolabımda bekler 4 tane kuzu çiftlik Çipura, geç olmadan yemeli, yoksa haşlarım 2 ekmekle, kedilerin bayramı olur. Hamiş: (Çiftlik çipura kg 8 lira benim kedilerin fit 32'

bloğumda blok var

Yazıyorum ama, giremiyorum. Sinir olma günü

aşkrealist bir ay

............

benrealist 48 saat

Sevgiliyi uçurdu uçak, geride kalanı kangoo eve taşıdı. Anahtar kapıyı sıkı kilitledi. Murathan Mungan ve Elif Şafak ve Vargas yatağa geldi, Cinka ve Mini yeni yerlerinde derin uzun uykuya daldı. Beden soğuk su sevdi, sonra sırt mindere yaslandı. Büyük ekran "mute" bekledi. Uyku düşsüz ve ağırdı, uyanış hafif. 3 yönetmen, 3 farklı öykü kanapede sıralarını bekliyordu. Ve oyalar, sedefler, inciler, papağanlar. Atölye kaçkını kaseler torbalar poşetler dolusu boncuk halıya yayılmıştı çoktan. 48 saat insansız, telaşsız, çabasız, manzarasız, kaygısız, arka pencereli loş, kapalı, kuytu, tozlu, küçük, kontrollü bir kent kutusunda kayboldu kadın. (banka işleri, görülecek dostlar, ödenecek faturalar, mecburi işler, yapılsa iyi olacak alışverişler bekleyebilirdi) Hayat fırsat verse daha, daha diyordu ama 48 saat sonra, 3 postada, geri dönecek herşey arabada yerini aldı. Kangoo Mini, Bidi ve Deno'yu kara sisteme iade etti. Tatil kısaydı, bütün güzel şeyler gibi. Pizza yanık, komşu ge

öğrenme (ve hızla unutma) günü

Resim
Bugün bilgisayar günümüz. Eve kapandık. Eos'u yükleme, digital photo prof. kullanımı, photoshopa geçiş, jpeg yapımı, bloğa aktarmaca gibi dünyanın zamanını alan işleri öğrenmeye çalışıyorum. Birazdan kendimi sınayacağım. Bu fotoda Denizkızı Emel ve ben, adamızın önünde durmuşuz. Jeana poz veriyoruz.

Belçika Fransa Türkiye ortak yapımı bir gece

Resim
Pazar geceyarısı başlayan rüzgar nedeniyle Badembükü pikniği iptal oldu. Zaten arabaya fazla güvenmiyordum. Çarşaf denizde bir güzel yüzdüm dün, tatile çıktım ya hesapta, birikmiş milliyet sanatları tavaf edip, edinilecek filmler listesi çıkardım. Bi keyif bi keyif. Ulan çalışmamak ne şaane yaaa... Bu gece, bizden tabule, yoğurtlu havuç ezme, cevizli biber kıstırması, soya filizli salata tavuk barbeküye "hadi gari" diyecek. Belçika'dan pommes frites ve sürprizli bişiler var Bea'dan. Gecenin sonunu ezbere biliyoruz. Alain sıkılınca Yıldız'ın radyo programının jeneriğini çalacak. Kahvemizi apar topar içip yola koyulacağız :) Yağmur geliyor. Herşeyi, standda kalan 3 5 takıyı ve bilezikleri, ve verandadaki asılı ponpon takıları, dergileri, kitapları atölyeye yığdım. Yağsın bakenzi. Mevsim böyleyken de Karaburun başka güzel. Hem vahşi ve hem masum. (artık ne demekse!) Halka maskların fotolarını her müşterinin boynunda çektim, anımsamak için. (Bazıları bana mail atacak)

Hepsi sagapo!

6 yılın ve bu sezonun en yüksek cirosu ile standı rölantiye aldım. Elimdeki malın yüzde sekseni uçtu, uçtu! (Kimlere kimlere kondu) Pazar sabahı Mozart ile kahvaltıyı deniz keyfi takip edecek. Şimdi "Bizden bu kadar" deme zamanı... (Sonrasını zamanı gelince düşünürüz) Hamiş: Hepsi Sagapo, bir Yunan parçası. 3 aydır her gece 19.00 02.00 arası Midilli'den yayın yapan Radyo SKY dinlendiği için, sanırsın bu parçayı doğduğumuzdan beri biliriz, severiz. Öyle ezberlemişizdir, öyle anlamlıdır yani hayatımızda!

Kreşendo günü

Resim
Mevsimlerden denizi, inceliklerden en çok geçmişi özlediniz! Sevgiyi kavramanın ağırlığı bastırınca bizim gibi kaçmadınız. Belki biraz ağladınız Bir gözyaşı izi boyunca kanadınız. Akşamlar ve parklar arasında dünyaya en çok siz yaraştınız. Şimdi sizi çok özlemişiz. Bir akşam bize gelirseniz, geniş koltuklarda oturur, s u s a r ı z . (O.R.) Bu şiir çok eskiden okunup ezberlenmiş olup bir cuma geceyarısında, iskeleyi yandan çarklı gören bir dost meclisinde, bir duble rakı ile karanlığa okunmuştur. Gecenin devamında dolunay yansımaları, gururu incinmiş bir dostun gözyaşları, unutulmaz patavatsızlıklar, ticarette final günü hazırlığı, sıkı barış vardır.

Karaburun üniversite gibi oldu valla...

Resim
Bilim Kongresi ansızın başlayıverdi! Tüm Karaburun sokakları öğrenciler, akademisyenler, hocalar, gençlerle dolu. Hep böyle olsa neye benzerdi acaba gasabamız? Doğru mu yanlış mı, Mennan Abi diye sorardı Kadir amca burada şimdi. Deniz Susan ne yaptı? İnternetten programı indirdi. Gidilecek oturum ve sergilerin altını, gidemeyeceğini bile bile büyük bir ciddiyetle çizdi. Sonra atölyeye girdi, deli sıcakta köpek gibi çalışıp 16 tane özgün otantik halka kolye tasarladı. (Modeli gece düşünde görmüştü) Biri birine benzemez tatta, kıvamda. Çok zaman aldı ama bir meslektaşı ben olsam 10 dakikada yapardım tanesini diyerek, megalo dozumuzu azaltıp rekabet modumuzu yükseltti. (Harcanan sürede 100 tane bilezik yapılırdı da, o başka mesele.) Hedef kitleye uygun olduğunu düşünüyoruz, yanılıyor da olabiliriz bittabi. Rüzgarlar durdu, su şurup gibi oldu. Bütün tanışlar yavaş yavaş terketmeye başladı geceleri. Standların çoğu kapalı, biz bayram sonuna kadar devam dedik. Mal azaldı epeyce. Olsunnn. Kol