benrealist 48 saat

Sevgiliyi uçurdu uçak, geride kalanı kangoo
eve taşıdı. Anahtar kapıyı sıkı kilitledi.
Murathan Mungan ve Elif Şafak ve
Vargas yatağa geldi, Cinka ve Mini
yeni yerlerinde derin uzun uykuya
daldı. Beden soğuk su sevdi, sonra
sırt mindere yaslandı. Büyük ekran
"mute" bekledi. Uyku düşsüz ve ağırdı,
uyanış hafif. 3 yönetmen, 3 farklı
öykü kanapede sıralarını bekliyordu.
Ve oyalar, sedefler, inciler,
papağanlar. Atölye kaçkını
kaseler torbalar poşetler dolusu boncuk
halıya yayılmıştı çoktan.
48 saat insansız, telaşsız, çabasız,
manzarasız, kaygısız, arka pencereli loş,
kapalı, kuytu, tozlu, küçük, kontrollü
bir kent kutusunda kayboldu kadın.
(banka işleri, görülecek dostlar,
ödenecek faturalar, mecburi işler,
yapılsa iyi olacak alışverişler
bekleyebilirdi)

Hayat fırsat verse daha, daha diyordu ama
48 saat sonra, 3 postada, geri dönecek
herşey arabada yerini aldı.
Kangoo Mini, Bidi ve Deno'yu
kara sisteme iade etti.
Tatil kısaydı, bütün güzel şeyler gibi.
Pizza yanık, komşu geyikler yorucu,
ev dağınık, rakı ılık, koridor sıkışık,
hayvanlar aç, ışık kötü,
uydu tv kesintili, blog girilmezdi döndüğünde.

Sivrisinek öyle çoktu ki,
kadın yanlışlıkla karanlıkta
kediler için Jean'ın getirdiği,
üstelik 1 aydır bilmediği
yerlerde beklemiş pire ilacını (20 yıl yetecek
miktarlarda üstelik!)
vücuduna bolca sürdü,
sonra kaşıntıdan yine uyuyamadı.
Gün doğumu güzeldi,
ve hayat böyle bişeydi işte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!