bakılan adada yüzülen dakikalar...
Şimdi bu ada var ya, hep karşımızda, hep aynı, hep kaskatı duran, siluetini ezbere çizebileceğimizi sandığımız, (kimilerinin çizdiği, yanımızda yaptığı resimleri hemen satın aldığımız) oysa bin fırın karaburun rüzgarı daha yemek gerektiren ada! Bir pazar öğleden sonrası , kokusuyla geceler boyu bizi kuşatan tava kalamar, mezeler, gazeteler, az boncuk sürecinden sonra, tatildir ya kafanca, Nayman kaptan, komutanın önüne yanaşıp bizi almıştır miniminnacık teknesine. Ver elini Büyük ada.. Mehmet Eroğlu'nun 'şaane' betimlediği çiftleşmeye hazır fok imgesi bir adaya nasıl da yakışmış dedirten ada.. (bu "ver elini" deyişini hep kullanmak istemişimdir, şimdi buraya da pek yakıştı) Beyaz kayaların önünde mışıl mışıl bir suda yüzmek...3 derece miyop yüzerken aşağısı nasıl görülürse artık, o derece şeffaf, bir deniz...Yakın ve derin sohbet! Hem cumartesi yorgunluğunu atmak, hem sırt ve boyun kaslarını gevşetmek, hem hayatı yumuşatmak... bedeni serinletmek, bilinci koyvermek