Kayıtlar

şimdi şöyle oldu. Biz 14 mart'ta Aynora ile 2 maske almıştık (5 tl'den, tedbir amaçlı) dönmeden evlerimize. Kemeraltı'nda buluşup malum nedenlerle etil edinmek amacıyla yola çıktığımızda. Pazartesiydi ve ben tramvaya binmiştim hatta, 2 kişi maskeliydi sadece..tuhaf karşılamıştım, henüz o denli ciddi bir tehdit algılamadığımdan, ya da salak vurdumduymazlığımdan. Şimdi bugün, 21 mayıs'ta yani, tekrar, 2 ayı aşkın süre sonra tekrar buluştuk kordon'da Aynora'yla. Yine tramvaydaydım ben. Buz gibi, tertemiz, boşşş. ve herkes mecburen maskeli. Kıyıda 2'şer bira götürüyorduk dertleşerekten mesafeli mesafeli, bulutları özlemişim, habire bakıyordum gökyüzüne, karaburun evim görünmüyordu, istiyordum, gidemiyordum, kedim hastaydı, iğneleri burda daha kolaydı çünkü. çok korkuyordum ölmekten, kabullenmiştim halbuki epeydir, bu virüsle bedenimin asla baş edemeyeceğinin ballar gibi farkındalığıyla daha da çok tırsıyordum. Neyse, hala sıcaktı, azcık esi esi
hadi yazayım, yine, şu ağlamamı bir durdurabilsem. nasıl olsa buralarda kimse yok.
İnsanın hayatta neyi olmalı en çok? Kışsa, soğuksa mevsim, içerde/dışarda kalın kalın giyinmekten, kat kat yaşamaktan, pek dışarı çıkamamaktan sıkılmışsa bedeni o şahsın, cevap veriyorum: bir küveti olmalı! Kıyacaksın azizim elektriğe ve suya, basacaksın küfürü her zamankinden daha da ağdalı, bir daha mı geleceğiz ulan bu dünyaya sorusunu en ağza alınmadık küfürlerle gerekli en aşağılık mevkilere yönelterekten, ve tekrar soracaksın evrene, neden ve ne için bu kalbimizin kaldıramadığı şiddet? sonra, oturacaksın içine bebek gibi/taş gibi suyun, zaten anında doluverecek orası, büyümüşsün epeyce farketmeden değil mi, nasıl olsa tümüyle senle dolu artık o su. bir de 'ne dinleyelim şimdi'yi atlatırsan, gelsin sıcak su içindeki ruhun bedenle çağrışımlı uyuşumu! Sonrası...tüm birimlerin dikkatine! bir içlik yani tayt, bir pijama, 3 battaniye, 2 kedi (biri hep altta olmak suretiyle) uyu gitsin, kurtul bir nevi. İzmir evi 24 saat ısıt ısıt 15C, dışarısı

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!

https://www.imdb.com/title/tt7016254/ neyse... 21 yıldır Paris'e gider gelirim, sanırsam bu aralık biletiyle 43.olacak bu seferki. 2 film beni ağlatmıştır, biri göçmenlere yardım eden kanadalı adamın hikayesindeki metro sahnesi. Biri de galiba bu film. Hala tam anlayamadığım, çözümleyemediğim bir metafor içinde, yağmurda bekleşen insanlara hadi geçin , artık snır yok sahnesi. O kadar çok istiklal cad. grişi soldaki kapıda bekledim ki.. yıllarca. Ne kavga döğüşlerle davetiyemi kabul ettirdim o konsoloslukta. Bütün şirket belgelerime kadar tüm evraklarım varken...Yağmur yağardı, biz beklerdik bahçede..Bir numara okunurdu elektronik sesle, içeri girerdin, sonra döner kapıdan çıkardın, vize verip vermeyecekleri az buçuk belli olurdu sanki. Ağlayanlar, orta yerde tüm kağıtlarını parçalayanlar, küfür edenler, güvenlik gelir hemen, nelere tanık olmadım ki! mesela tanışlar için espri konusu jargonum şudur! is it a crime to fly with Lufthansa? adamlar inanmıyor Paris'e gittiğim
eskilerden bir oyku, kalsin burda…. Kırt kırt kırt - Yapma anneee... Eve gelince herşeyi ya makineye atıyorum, ya da sirkeli karbonatlı suyla siliyorum ben.” Hiçbişeycikler olmaz, hem o beyaz deri pantolonum nasıldı ama? - Kimbilir kim giymişti daha önce, bitli mi, bitsiz mi, uğurlu mu uğursuz mu? Bir de onu kıçına takıp gittin ya liseliler buluşmasına, ne diyeyim daha! - Zaten giyiş o giyiş oldu. Ahın tuttu valla, geçen haftaki fırtınada mandallarından sıyırılmış, hop balkondan aşağı. Bütün sokak komşularına sordum ama, gören olmamış işte. Bak, demek biri beğenmiş almış işte, o kadar da bitli değilmiş bak! Her evine gidişimde annemle sıradan, gündelik konuşmalarımızdan bir kesit işte. Hiç vazgeçmiyor, her şeyime karıştığı yetmezmiş gibi sözü dönüp dolaştırıp benim bit pazarı hastalığıma getiriyor. Hastalık mı, dedim. Bak benim dilimi de alıştırmış işte. Haklı olabilir çünkü bu merakım biraz abartılı boyutlara ulaştı ve de orada olamadığım her hafta sonu bende ne huzur bıraktı n
Resim
artık buraya yazmaya başlamalı. sefilcadı is online and deadline! kente bir türlü dönülemeyen bataklık kasabadan s e v g i l e r l e . . . . deneme 1, deneme 2, deneme üççççççççççç…...
Resim
efsane dönüyor..buraya her gün yazacaz artık, çaresi yok!