Kayıtlar

Şubat, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bisiklete binmenin insan ruhu üzerindeki faideleri

(Bu zevki bana tekrar hatırlatan sevgilime saygılar sunuyorum buradan tekrar...) 1) Maddi yarar: Otobüs paralarıyla dvd alıyorsun; beynin gelişiyor, ruhun göneniyor. Entellektüel kapasiten yükseliyor. Bütçen toparlıyor. 2) Sportif yarar: Karnın inmiyor, kalçan küçülmüyor, belin incelmiyor; fekattt bacak kasların güçleniyor azizim. (bkz: Güllerin savaşı filmi) 3) Tutarlılık yararı: Kendimizi konumladığmıız yer neresidir hayatta dediğimizde Benimki hep bir aykırı duruştur..Onu acaip tamamlıyor bence.. (çoook yaşında bir kadın deli gibi pedal sallıyor) 4) Yarış zevki: 169 la kapışmak gerçekten müthiş... Kırmızı ışıkta onlar duruyorlar tıklımtıkış, sen basıp gidiyorsun kıyıdan..Geçemesen de geçmiş kadar iyi bir duygu. 5) Müzikal yarar: En sevdiğim albümleri evde dizi film radyo telaşından kaçırdığımızdan, yüksek volüm kimse duymadan, komşu duvarı tıkırdatmadan kafana göre tekrar dinliyorsun..Ohh bee.. 6) Son model arabalara kafa tutma salaklığı..(bkz kırmızı ışıkta durma dur
Resim
Nektar Bar İzmir'in ikinci kordonunda bir bardı.. Şiir söyleşileri olurdu. Minik konserler, konuşmalar, kitap çekilişleri...Pazar gezileri..Sahibi Kamil'di. çok severdik. Bahamalı Martılar'ı okurdu. Bi de Gülcü Kız şiiri vardı ki offff..of. Yok artık. Çakır da..Nihat da.. Herşey eskidendi galiba..biz değiştik, dünya değişti, ve herşey değişti...(kim kirlendi kim temizlendi bilemiyorum)...Yine türkü var, özgün müzik var..Bu gece de arkadaşımız Bayram menevişli sesiyle çaldı, söyledi. Yan masalardaki gençler bi eğleniyorlardı ki, öyle böyle değil..Ahmet Kaya'nın martılar gibi, dün gibi, dün gibi' diye bir şarksı varmış(!), mesela onu 3 kere çaldırdılar..yerlere düştüler, keyiften mi kederden mi hiç anlayamadım; ben 'sa sufi' gayrı deyip bizim taksici Serdar arkadaşı aradım, eve tüydüm tadında kıvamında. Şu bahar gelsin artık beee... (kum gibi .....  kum gibi, özledimmm se niiiiiiiiiiiiiiii ;)

Çılgın lodos günü!

Resim
ahhh şu cumarte silerrr!  Yıllarca köpek gibi çalıştığımız için, ne yapacağımıza ancak saat beş sularında karar verdiğimiz...o zaman da bütün hafta sonunun otomatikman öldüğü, kazandığımız bütün paralar cebimizde, kalan zamanı nasıl yaşayacağımıza dair kendimize izin vermek için geç günler..  Bugün de gelmiş geçmiş hayatımızdaki herhangi cumartesilerden biriydi işte. Ben kasabaya mı gideyim, Metro mu yapayım, bisikletle mi gezeyim ( ki başlamıştım) derken, iri damlaları  tam da gözüme serperken rüzgar, kütt telefon. Arkadaşın evinde Yunanlı grup çekim yapıyormuş, gel katıl, sonra akarız, dediler..Hemen bisikleti kilitleyip 169 yapmayayım mı! Gelenler mübadele torunları. Danışman Erkan Serçe, ev Mesut'un mabedi..Fermanlar Osmanlı'dan.. Öğrenciler aynı kafadan, sohbet universal..Fonda Saray müziği Rum müzisyenlerden.. Çekim uzadı. Tam da salata yapıp, börekleri kızartacaktık ki bizim yemek projesi iptal oldu. Toparlanıp, minibüslere doluşup Bostanlı'ya balık yemeye gittik. (K

Türkiyemiz'in televizyonlarından görüntüler...

Resim

wudi wudiii, dedi ki: "zillççç"

Resim
Dört arkadaş toplanıyoruz sıcak bir evde. Karaburun'dayız malum. Arnavut ciğeri,fava, turp ve lahana salatası, yeşil salata, bulgur pilavı. Yiyoruz, içiyoruz, sohbetliyoruz. Dışarıda rüzgar ve yağmur nasıl kuduruyor; sonradan duyacağız ki Şok'un altındaki dükkanları dize kadar su basmış, whatever sıra geliyor hep beraber film izlemeye... Ulan bu kadar mı zor olur hepimizi ortak bir beğenide buluşturacak filmi seçmek (ki arşivimiz çok güçlü, tüm oscar adaylarından tutun gelmiş geçmiş klasiklere, vizyondakilerden, kürelere yaklaşık 2000 film var stokta...) Aramızdan biri Woody düşmanı. Şimdi bu adam ne söylüyor, ne öğretiyor, neyi etkiliyor,  bunun filmlerini izleyince geriye ne kalıyor, hiç, diyor..(Filmde sıkça Boris'in dediği gibi. O "zillç" gibi bir şey diyor fakat Almanca olsa gerek, hiçbirimiz etimolojisini bilmiyoruz sözcüğün.) Whatever, üçümüz bayılıyoruz insan düşmanı baş kahramana. Filmin entelektüel diyaloglarına, sürprizlerine. H

hiçbirşeyin korkunç bir şekilde ciddi olmadığına dikkat etmeliyiz. Oynamalıyız, fakat ciddiyetle oynamalıyız!

Resim
Hans Wegner böyle demiş... Epeydir kahvaltı masamın yan duvarında asılı bu önemli lafı internet alemine armağan etmeye karar verdim. Ben her sabah okuyup üzerinde tekrar tekrar yeterince düşündüm, biraz da sanal alem kafa yorsun! Yandaki foto ise Bansky'nin son sergisinden. Tanınmamak, ünlenmemek, basına deşifre olmamak(!) için kendi sergisine bile gitmeyen bir deli Graffiti ustasından. Saygılarımı sunuyorum...

Nergis Kafe'deki mini standım

Resim
Bu hafta içinde 2. takı standımı kuracağım..Hazırlıkları bitmedi.. Kolyeler geliyor..ponpon renk, boncuk, metalize, bir telaş, bir keyif.. Bitti de, eklentileri kaldı.. (Biri dur demeli, de mi, yoksa asla bitmiyor, hep daha..) Bunlar minik keçe çiçekler, sapları lastikli  (1 mm) Tek tek kesiyorum, dikiyorum, diziyorum; ben sevdim, ne diyeyim!

işte bizim hayatımız!

Resim
Epeydir arkadaşlarım görünmüyor  blog topraklarında, geçen haftaki sıfırın altındaki sefil kasaba günlerimizden iki şirin fotoğraf size..Her fotoğrafın bir öyküsü var ya, yazayım ulan.. Üstteki karedeki sakallı olan Selo, anarşistin, nihilistin, komünistin önde gidenidir..Kilometrelerce yürürdü eskiden..Karaburun Yeniliman, Karaburun Sarpıncık, Mordoğan...Taa ki körüklü bir belediye otobüsü İzmir'de onu bulup çarpana kadar..3 yılda 24 ameliyat oldu, işkenceler yıldıramadı, ama bi boktan otobüs canını belledi(hastane mikrobu cabası).. hala koltuk değneğiyle yürüyor, rakıyı sever, bir de kalabalık olmayı, çok insanlara yemek yapmayı..(asla çiğ sarımsak soğan yemez) En şahane sipesiyaliitesi biberli patlıcanlı bergama usulü bişiydi..adını yarın hatırlayacağım neyse.. Yazları teknede, kışları karavanda yaşar. Huysuzdur ama şahanedir, çok çatışırızçok sevişiriz. Liderimdir... Diğer yanımdaki Ayhan'dır, ikizdir, (ikizini de severim) ben Haaani derim ona, Hani mu, saatlerce fi

merak!

Resim
böyle böyle

yapamayacaklarım yapacaklarımın teminatıdır

Resim
bunları yapamam da yapacaklarıma bakacağız artık... Çok zamanımı aldığını söylemiş miydim.. evet.Pullar, tüyler, püsküller, pullar, boncuklar, bordürler, bin türlü malzemeyi sınıflandırıyorum. Veee bu işten çok da keyif almadığımı farkediyorum..Bu bir süsleme sanatı. Ben yaratma eylemiyle daha tatmin oluyorum galiba..Bir surat var, ne koyarsan, ne yapıştırırsan, ne boyarsan oluyor, asla bana göre değil. Yine de bu kursu sadece bana erken uyanıp haftada 2 gün evden erken çıkma zorunluluğu sunduğu için sevdim. Bir de yeni insanlara tahammül etme şansı verdiği için..Hadi bakalım Deniz!