Kayıtlar

Haziran, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dut ağacı değilem, her geçene eğilem....

Hayatımda bu kadar saçma bir ağaç görmedim ve meyve tabii.. Toplayım diyorsun dökülüyor, zaten hep dökülüyor,  her yeri yapış yapış yapıyor, reçel denedik olmuyor, pekmezini bilmeyiz ki, kurutsak nereye bez sersek kediler üstüne yatıyor güneşli diye, güvenli diye, ulan bu meyve arıyı, sineği topluyor, amma kessen kesilmez bir durumda, çünkü asmayla bir aşk kurmuş sarmaş dolaş yaşıyor! Sesim çıkmaz ama olmuyor işte, bir yandan biz bi sürü kedi besliyoruz ya bahçede, nüfus çoğaldı, karıncalar bir delik açmış kedi mama kırıntılarını yuvalarına taşıyor, yani 15 kedi artı 15.000 (50.000 de olabilir netekim) karınca demek bu, ulan diyorum içimden ben çocuk yapmamışım bin yıldır sorumluluk almayayım diye, bireyselliğin doruğunda kararlarla yürümüşüm gelmişim bu tuhaf kasabaya halimize bak hizaya gel!

keçileri kırptık, gerçek keçileri kırpmak mı, ne haddimize!

Dizinde kedi oturan blues dansçılarının, guinness rekorcularının, şampiyonlarının, bilmemnecilerinin yarışlarına katılacak kadar keyifliyim bu gece.. Tabii ki Chuck çaktıktık son 4 gündür ya..son kitabını ki adı Ölüm Pornosu/Snuff, kimseyle konuşamayarak üstelik, bi de yasaklanmış, çevirmen ifadeler vermiş karakollarda, naapalım blues'dır en çok yakışan bize! Mini de kaçmıyor, otururarak dansediyorum, ne figürler buluyorum, ulan bu kadar hareketi ayakta çeksek rekorlar kitabının dipnotlarına atlayacağız bir şekilde sankim, derken duruyorum. Bu sefil hayatımın sefil gününü de sonra anlatırım tamam mı?

dizilere veda muhabbeti

Kasabamız çarşambaları sever. Merkezde bir kafemiz vardır, cümbür cemaat her hafta hem pazar alışverişlerini yapıp hem de çay kahve eşliğinde bolca sohbetleyip evlerimize döneriz. Bu değişmez çarşamba rutinidir..Her masanın tanış olduğu, her gelen geçenle merhabalaşarak bir "park"ta oturmanın nasıl bir keyif olduğu kolay anlatılmaz! Bugün çarşamba idi.. Bir ritueli daha tamamlayıp eve dönüyorum. Faruk müdür'de meğersem son Mike leigh filmi varmış (naked)ve izlemediğim My little sunshine...Üç beş duş alıp deli sıcak evde dvd izliyorum, bir yandan malzeme düzenliyorum, kedileri doyuruyorum..Küçük sağ el parmağım benden ayrı davranıyor yine, aldırmıyorum, pat iskeledeyim.. Evettt efendim, yaz gelmiş, hoş gelmiş. Cefalar getirmiş. Dingin deniz kenarı renkleri fonda. Ilık iklim, geç vedalaşan güneş, havada kalamar kokusu var, Yazlıkçılar teşrif etmiş, efendimmm kimleri görüyorum! Muhteşem yüzyıl'ı Denizkızı Kafede dalga dubara uğurluyoruz...Pazarte

merhaba lan yaz!

Google şekil yapmış bugün, yazı kutlamış, sağolsun varolsun, demekküne 21 haziranmış günlerden bugün, harbi yazmış yani, sıcakmış, güneş çokmuş! Pazar sevgili havalimanından uçar uçmaz bizim çakaralmazla kasabaya dönüyorum, kendimi bişi hissettiren bi toplantıya katılıp eve vınlıyorum abicim.. Ohh be! İnsanın hayattaki en büyük zenginliği yalnızlığıdır diyenler diye bir siteye de girmiyorum, öyle bir blog açma niyetim de yok. Tek yaptığımız evde ölü taklidi, telefonlar, facebooklar yiyor kediler yemiyor, kafayı bi sıkı dinliyorum..Önce eski ritmime dönüyorum yani 3'te yatıp 10 da kalkmaca...zaten daha erken kalkamadığım için o kadar çok uyumak (sevgiliyle her gece 23 suları) beni bozuyor.. özetle böyle gelişiyor herşey ama salı akşamı (yani bugün) 8 sularında iskeleye gidip mallarımı topluyorum, satılmış işler var, örselenenler, yeniden yapılması gerekenler, kafelerle eski hesaplarımı kesiyorum, ahanda! ulan harbiden de yaz gelmiş diyorum, esmiyor, iskele süt li

imgeler 2011 haziran...

Saça karışan dut, reçel olan meyve, sırtı bereli yaratık, dizde yatan kedi, uysal kirpi, cımbızla ayıklanan kene, uzak ticaret, yakın sezon, deli kararlar, uysal vazgeçişler, oysa düşler dibimizde, deniz girersek var, hayat ömrümüz kadar, yaşam mı, şimdilik be usta! kalbimiz attıkça! hadi bakalım