Kayıtlar

Mayıs, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ıssız kadın günü

Selo gitti. Ayhan da 7.30'la kente dönecek, oradan zort otobüse. Hayatı, ilişkileri, insanları, bencilliklerini, dayatmalarını, umursamazlıklarını bir türlü anlayamıyorum. Konuşunca da düşman kesiliyorum onlarca. Sinema günü (Trainspotting, Stranger than fiction ve MR73.) bitince arkadaşımı uğurladım. Eve geldim. En iyisi ölü talidi yapmak!

kanuni ali rıza günü

...ve başladı çalmaya..dağlara taşlara otlara börtü böceğe selam vererek ufka uzun uzun bakarak çalmaya başladı. Ahmet'te kamptaydı. ben de oradaydım. Saygı nasıl bir sözcük, nasıl hissederiz, nasıl davranırız? İskele insanları daha dinleyememişti daha ama, o bir gece Number One'da 12 kişiye çalmış. Devamı gelecek.. Eve dönüp bolca küpe yaptım.. Fiyatları ucuz görünüyor ama her birine kafa yoruyorum. Yanlış mı bilmem ama 2'li satmaya çalışıyorum, sıcak para akışı için. İskelede çok saatler geçtiği için sıcak para eriyiveriyor! 'Heeheheheh geldiği gibi gitsin, yeter ki yarın gelsin!) Kanun çalmayı hep öğrenmek istemişimdir. Yıllar önce Van'da askeri gazinoda denemiştim bir askerden izin isteyip..Notalar yok da, kulak süper..bir de 2 el kullanma alışkanlığımız yok. Akordiyon yoksulluktan öldü ya! :))) Rüzgar kırdı dalımı, ellerin günahı ne, diye başlıyorum çalmaya sol elim de çekip itiyor aleti,garip! Belki bu kış başlarım karabrun'da kalırsam! :(((((

sinema günü

Birbiri ardına 3 boktan film seyretmeyi başardım öğleden sonra. Balık koleksiyonundan çıktım. Uğur çiçeklerinin kolyelerini yapıp takım satmak için bir seri oluşturdum. Çok zaman almıyor, ama tasarlarken çok canım sıkılıyor. Galiba kışın daha sabırlıyım. 2 gündür mercimek yemekten sıkıldığım için biraz patates biber kızartıp sarımsaklı yoğurtla seviştirdim. Şahane oldu. Dvd kopyalamayı yine beceremedik müdürle. Atölyede yapacak çok işim var ama havalar birden ısındı, sıcak bastırdı. Sivrisinekler bile piyasaya çıktı. Bahçeyi suladım, sadece pazı ve maydanoz var, başka da bir şey yok. Ekmedim ki. Semizotları da çıkmadı daha..Aşağıda malzeme eksiği var binlerce şeye rağmen. Alışveriş lazım. Bir de otantik kurdeleli modeller çok zaman alıyor, üstelik en sevilenler onlar, nasıl çoğaltırım bilmiyorum. Bazaar day'de o seriden 7 tane satılmıştı, fotoğraflarını çekmemiştim, neyse boşver diyorum.......

hiçbir şey olmamış gibi avrupa yakası seyretme günü

Bugün erken kalkıp pazar dolayısıyla(!) Nergis'te yerimi aldım. Sadece küpe ve bilezik aldım yanıma. Sohbet, muhabbet, üretim... İskelede güneşi uğurlama süreci her zamanki insanlarla tamamlandı. Evde bebekleri terastaki kutularında bulamayınca o kadar üzüldüm ki. Erkek kediler boğdu zannettim. Sonra annenin cool tavırlarından siyah gece cüceleri daha güvenli bir yere taşıdığı anlaşıldı. Çok üzüldüm ama sakin olmaya çalıştım. Metalize son parçaları vitray boyalarıyla renklendirdim. Çok zamanımı aldı. Başkan'a gidip standları kurmaya haziranda başlasanız demek lazım. Cumartesi öğleden sonra Selo va Ayhan geliyorlar. Ben iskeleye gider yerleşirim. Bakarız sonra ne yapacağımıza.

köpek gibi çalışma günü

Denizzzzz, aşağıda mısın? Bu komşu sesi! Uyanma vakti çoktannn gelmiş demek. Hemen aç karına, filtre kahve eşliğinde sabah sohbeti başlar.. Bebek kediler epeyce palazlanmıştır artık, kutularının kenarında durup dışarıya bakmaktadırlar. Gönül elvermez dışarıdaki odaya koymaya, bir gün daha kalsınlar mutfakta, tamam. Araba boşaltılır, tüm stok tekrar yerlerine asılır; sıra bugün ne yapılabileceğine karar vermektedir. İşin en zor kısmı yani. Küpe yaparak ısınmak lazım.. Atölyeye inilir, radyo açılır, veeee startt! Sonuç 37 çift. Bazıları zincirli, saymalı, oudmalı, değerine satılacak mı? hayır. değerini bilen çıkar mı, hayır..... Akşamüzeri 5 çayı için peynirli gözleme yapacak enerji bile bulunur. İskele daha özlenmemiştir, gidilmez. Hayat rutine döner dönmez sevgili özlenmeye başlanır, sezon sonunu beklemekten başka çare yoktur. Slogan şöyle değiştirilir: Savaşma, sevişme, biraz da çalış yahu!!

Yorgunum be kaptan, sen git! deme günü

Bahar birdenbire geldi beklediğim gibi, ve beklemediğim kadar beni üzdü öncesi; rüzgarı, fırtınası, soğuğu, yağmuruyla. Şimdi evdeyim. Araba kullanmaktan nefret eder hale geldim. Cuma Selo'nun motorunu sanayiye götürdük. Cumartesi yılın ilk satış standını kurdum. Saat 9'da evden çıktım ve 6.30 döndüm. Giysi değiştirip arkadaşlarımla buluştum. Satış iyiydi ama beklediğim olmadı. Gece facia bir şekilde 2 saat uyuyup taksiserdarla havaalanına gittik.. Jean döndü ülkesine, evine, kedisine. Ben uyumaktan yaşayamıyorum, hemen geldim. yine çoook yorgunum beni bekleme kaptan diyorum kendime. Yıldız'ın yeni kitabın imza günü vardı, yetişemedim. Kitabı okumaya başladım. Bazılarını eskiden okumuştum ama şimdi yeni bir gözle bakacağım. Çünkü Jean da okuyup anlamaya çalışacak. Devrik cümleleri hiç anlayamıyor. Bu kadar anlaması bile mucize değil mi? Yarın yeni bir gün olsun. Öyle işte! Uyuyayım daha............

karamiko'lu aile günü

Artık 3 siyah cüce kediyi emziren bir anne kedimiz var; ki mutlu aile buna denir, diyoruz. (Dexter Gordon evi ve bahçeyi sarıp sarmalıyor.) Esas kediler, Bebek Alfi, Gececik de var bu arada. Halbusem geçen hafta neredeyse çatıyı açtırıp içinde hışırdayan, ne olduğu bilinmezleri çıkarttıracaktık yerlerinden. Allahtan tembel insanlar kahvede okeyden kalkıp gelemedi. - Getir, bakacağım! dedim. Getirdi o da tek tek ağzında.. Yağmur, rüzgar, bulutlar yine aman vermedi. Hep üşüyoruz anasını satayım. Jean ayağını yumuşak(!) zedelemiş (Hamza'ya inat). Sağlık ocağına gidildi, iğneler vuruldu, koltuk değnekleri kiralandı. Arapça bilen bir sağlık elemanıyla bile tanışıldı. Ama Jean 'a göre hemşirelerin eli daha hafifmiş :))) Aynı gün İzmir 'e gidip gelmek de o kadar büyütülecek bir şey değilmiş. Yol dediğin nedir ki, denildi. Zaten yola çıkmak ve yolda olmak, varmaktan daha anlamlı değil mi? Yorgunluktan eve varınca düşüyordum, o başka mesele. ............ İskelede sadece küpe standı