Kayıtlar

Ocak, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Malina

"Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu daha büyük bir özgürlük olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek... Bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler, hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar, ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içerisinde yaşayacaklar, ormanların ve çöllerin kralları özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bi

24 saatlik kasaba kaçamağı

Yağmurlu, kapalı, puslu bir perşembe öğledensonrası..Sakin sakin çalışıyorum köşemde, bir de film koymuşum, dublajlı, radyo tiyatrosu dinler gibi takılıyorum kendi halimde..Küttt, bir telefon:Mesut.. Sen bugün Karaburun'a geliyormuşsun, öyle demişsin, akşam ne yaparız? Anaaaa, dediydik tabii de, bu gerçek ikizler salağına güven olur mu, olmazzz! İyi hadi, geliyorum, der demez kedileri sıkıca doyurup, sırt çantamı kaptığım gibi soluğu Üçkuyular'da aldım. Şansıma dolmuş hemen kalktı ve saat 18.30 sularında kendimi şakır şukur yağan yağmura inat iskeleye inen yokuşun ortasında buluverdim.! Adaya selam çakmaca, eski mekancılar ve bir iki dostla hoşbeş, ardından İsmet'te sardalya salata rakılamaca, hopppp Nambırrvan'da Gülşen ve Ali Rıza'gillerle buluşmaca.. Dışarıda şimşekler, içeride nihaventler derken 24.00 sularında evin kapısını açıyordum. Herşey nasıl da nemli, bulduğum temiz ve kuru tüm battaniye ve yorganları yatağın kuru tarafına seri

İzmir'de Ocak günleri...

Geçen hafta sadece Adnan Saygun'daki Dali Sergisi açılışına gittim.(Aynı gün 3 sergi daha başlıyordu ama canım çekmedi Alsancak'ta takılmayı.) Dali sergisi kanımca tam bir fiyaskoydu. Bir salonda Dali'nin burç yorumlarını dev pankartlara asmışlar, diğerinde en kötü baskıları yan yana tıkıştırmışlar duvarlara.. Düşgezginleri'ni kimse görmesin diye adeta üst kat balkonuna konumlamışlar ki müzikleri ni çok sevdim! İki üç parça dinledim en yakın alt koltuktan kafamı kaldırıp üst kattaki gitaristin saçlarını görerek, bir tabak meyve salatası yedim, içki bitmişti bittabi..Vınladım geldim eve. Facebook'u açmamla 15 dakika önce sergi afişinin önünde verilmiş saçma salak tanış pozlarını görmem bir oldu.. (Kilroy was there!) Haftada üç yemek yapıyorum kendime ve lahana ve pancar salatalarıyla beraber sıkılmadan yiyorum..Çok mu et yedim, gut olacağım da bedenim mi uyarıyor bilmem, canım hep salata istiyor! Haa, bir de kabak tatlısı yapmayı deneyeceğim,

yeni sezon prototipleri geliyoorrr!

Bu hafta yeni koleksiyonumun ilk örneklerini denemeye başladım. İstanbul alışverişi kar, lodos ve yağmur yüzünden kısıtlı geçmişti..Bir de yeni modelleri deneyip birim zaman ve maliyet çıkartmadan fazla açılmak istemedim. Akıllanıyor muyum, pintileştim ya da tembelleştim mi bilemiyorum. Paris'te zincirli, kurdeleli, pirinç işler moda. Paraya kıyıp bir daha bulamam korkusuyla ateş pahası bişiler de aldım. İstanbul modasını görmek için Ortaköy'e gidiş bir sonraki sefere kaldı. Zorluk elimde tam olarak ne var ne yok hatırlayamamam. Karaburun'a çılgın rüzgar ve lodos yüzünden gidişi önümüzdeki haftaya ertelediğimden, malzemeyi önüme yığıp şaşkın şaşkın bakıyorum. Atölyeyi 2 gün eşelemem lazım ki ara parçaları tamamlayayım. Tabii bir de her yıl olduğu gibi kıştan Temmuz Ağustos aylarında neyin satacağını öngörüp öyle stok üretmek gerekiyor ki bu da tam bir 'blind work'.. Kardeşimin gazıyla başladığım keçe baykuşların 3 modeli hazır. Kediler daha

ölü taklidi..

Bir aylık Paris İstanbul günlerini ardımda bırakıp Güzelyalı kulübeme döndüm nihayet..Salı kıyı biralaması dışında tüm haftayı en iyi arkadaşım kendimle geçirdim..Ohh bee..İnsan, sokak, bina, vitrin, dükkan, ışık, obje görmeden, okuyarak, izleyerek, çalışarak yalnız olmak bana çok iyi geldi, iç barışım geri döndü. Lakin evden kaçan ruhumu ne yapsam geri getiremiyorum!
Resim
Resim
Resim