Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

iskele balıkçıları

Resim
Yılan balıkları kedilerindir, çipuralar bizim. sonuç hiç değişmez.

cumhuriyet bayramı, düğün ve ben

Resim
Günlerden Cumhuriyet Bayramı, bugün, yani dündü de..Törenleri tembel kalkıştan kaçırdım tabii, çünkü artık geceleri uyuyamama adetim peydah oldu (ki ağaç gölgesinde uyurdum, günün herhangi saati), kalkmalarım da kontrol dışına tüydü doğal olarak. 13.00 dolmuşu Üçkuyulardan 45 dakika gecikmeli kalkınca, nikah muhabbetini de kaçırdım azizim. Apar topar gidip eve bayrağı astım..Sonra keçi kavurmalı (ilik kıvamında), pilavlı, yoğurtlu, mezeli, eski cankuş bir arkadaş düğününün içine dalıverdim. Yağmur yağmamak için kendini tutuyor, rüzgar esmemek için dilini sıkıyor, bulutlar apar topar kaçıyor bi yerlere, nasıl bir hava, anlatılmaz!Nereye baksam tanıdık, kime dönsem güleryüz..Ev yapımı şaraplarda ustadır bizim Ahmet...Ceyşan'la kavilleşmiş..Ciddi nikah muhabbeti haa, telefonda "ben evleniyorum Deniz ulannnnn, gellll" diye bağırınca, duramadım, inanmam imzalara da kutladım, kutsadım kararı. Esirgememiş sağolsun herşeyi, bir içtik, bir daha içtik, bir oynadık, o kadar mı o

Öteden beriden alıntılar, kayıntılar!

Ömrün en güzel yerindeyim. (ellinin az biraz yanlış tarafı ama olsunnnn) Gençliğin tatlılığıyla ihtiyarlamanın bilgeliği arasındaki en tepe noktada duruyorum. (deli dolu şen davranışlarımın ve de gereksiz ukalalıklarımın nedeni budur işte.) İster yine uçuşur, ister beğendiğim yerde dururum. (Birileriyle bozuşup küsüşüp sonra unuturum ansızın herşeyi, boncuk serigrafi mozaik bamboo emay mask mı yoksa derken yine unutup herşeyi başlarım dizmeye tekrar, sil baştan! Şimdi ben en büyük yolculuklara hiç korkmadan çıkabilirim. (Vizem ve param cebimde, belim korunakta, kedilerim, boncuğum ve evlerim emin ellerde, ruhumu kaçtığı en zor ve en uzak köşelerden zar zor toplamış biçimde ve sevgili sevgilimle birlikte yine yolculuk var önümde şüphesiz!) Ama en büyüğüne  çıkabilmem için önce geride yeğen ve kuzenlere dert bırakmamak gerek sanırsam!) Çünkü şimdi ben tam da kendime göreyim. (Yani artık ne kente ne kasabaya uygun, ne Güzelyalılı, ne Alsancaklı, n

gitmek kalmak...

Resim
gitmemiz gerektiğinde, zamanı geldiğinde, biz de elbet gideceğizdir! hadi, aman, hobaaaa, yürrüüü deselerdi, (ki dediler de) çookktannn giderdik. Kaldıysak, katıldıysak, katlandıysak ki onca zaman gidemediğimizden değildir asla! nedeni çatımızdaki rüzgar, asmamızdaki üzüm, kıyımızdaki dalga, penceremizdeki damla, avlumuzdaki can, alnımızdaki terdir!

kasaba tutsakları; bölüm ikibinotuzsekiz...

Ruhumuzdan bağımsız bir şekilde havalar da tuhaf gidiyor bu aralar; gece deli rüzgarlı, sabah uyandığımızda uzak denizler kuzulu, atölyemiz esintili, terasta ne varsa yerle bir, satmaya kıyamadığımız bütün işler ve asılı bilmemneler, üretim artığı onca malzemeler... yerlerde . Bağışlamamak ne haddimize! Mahallenin bütün aç hayvanları kapımda korku filmi figüranları.... Tam da yüzeceğim mesela o gün, uyanınca karar vermişimdir, kaşıntılar tam da bitmiş, bu sefer ağrılar başlamış da iyi gelirmiş bu faaliyetler gibilerden bana deyip, rüzgardan ürkerken beri yandan, saat 3 suları hava birden değişiyor yine, nasıl uysal, nasıl evcil şimdi, ansızın, ulann yoksa bu mayıs mıdır, yoksam benim adım nisan mıdır, peki nedir, değişmesen, değişmesek olmaz mı, derken soluğu iskelede alıyoruz bittabi, para kulübemiz hala açık ki.. 10 salak olta, balık peşinde, dibindeki onlarca balığı da bilmem ama ucundaki bütün salaklar da tanıdık. Ne şölen tanrımm! (Bir olta edinemedim ki