Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

benimkiler şimdilik masum görünüyor olabilir, ama seninkiler çoktannn daha saldırgan!

Resim
Anti-Kahraman'dan yürüttüm bu fotoyu, onu da hemen söyleyeyim (teşş). O balkonlarin altindaki belin inceligini nasil kiskaniyorum ama.. Blog karasularında, hep mi kasabadan bahsedeceğiz abicim? Kediden kuştan, tereden semizotundan, börtü böcekten, daldan çayırdan, yosundan rüzgardan, salyangozdan baykuştan, derken....Nayırrr... Hepimizin nefes almaya ihtiyacı var, sanırsam. Ben şahsen 20 doz(yeminle) "Santana'dan Corazon Espinado" alarak toparladım kendimi bu akşam. Biz birgün bir kursa gittik, hayatımız değiş(me)di, zorlaştı aksine. Öğretenlerden çok öğrenmek gerektiğinden mi, egomuzu taçlandırmak için yıllar mı çoğaldı, yoksa imzamız giderek giderek herşeyden daha mı değerli oluyor bizim için, artık her ne işse, kendimi, öğrendiğimi, ürettiğimi ciddiye alan biri olarak bir sergiye hazırlanıyorum. Bu arada Satürn Merkür'le cilveleşiyor bu ay, Uranüs de bizi tepeliyor olsa gerek, her yaptığımı birden beğenmeyip bozyapa çeviriyorum. Bir büst var koleksiyond

Karaburun mu? Alsancak Sanat Şenliği mi?

Alsancak Senligi'nde Mask Atolyemizin standi olacakmis. Uygulamali ve de showmatik hemi de! Hocamiza cuma gunu icin soz vermistim telefon ettiginde, lakin ruzgar susmus, deniz gol gibi, torun kediler annelerine sarilmis, asmalarin altinda nefis bir kahvalti, kus civiltili sugar bir sabah. Sevgili ile kent telasina girmeden hadi bir gun daha ulan, deyip yerimizden kimildamadik bittabi. (Zaten gece Bea ve Alain'lerde kuzu cigeri, sutlu patates ve chocolate mousse soleni var. Birakilir mi kuzum?) Her secim bir vazgecis billa.

fotolar geliyorrrrrrrrr

insallah , bekleyin anacim!

Yarın yüzsem ya!

Resim
Eskilerde bizim bir arkadaş vardı..İş çıkışı herhangi bir "pub"lara "oltugedır" oturunca şöyle derdi hemen.. "Ben BiR bira içsem yA!" Masaya tesadüfi gelen çocuk (yani garson) mesajı samimi alır, göz kırpar, 2 dakkalığına mutlu olur, emir vermediğimiz için sevinir, sözcükleri nasıl eğip büktüğümüzle biz eğlenirken, o hemen siparişimizi getirirdi.... Sonra, zaten yorgunuz ya çalışmaktan, öyle böyle değildi çünkü tempomuz, iş bizi hiç bırakmazdı, hep gecikirdik bir şeylere,iki üç bira daha içip evlere dağılırdık her gece dokuz sularında.. Yarın, kahrolası iş vardı, hep.. üstelik her cumartesi, 20 yıl sürdü. (Ayıptır söylemesi hala var be!) ahh be güzel gençliğimiz! masum muyduk (ki bence; öyleydik), farkındalık diye bişi var ya, yeni moda laf, onu mu keşfetmeye çalışıyorduk, neyi ve kimi merak ediyorduk, hayatın anlamını mı, kendimizi mi? Gerçekten de hiç bunları planlamamıştık, diyorum tekrar, burada yersiz bir şekilde ve arsiz arsiz siritiyorum

torun torba sahibi olma günleri!

bebek kedileri bir öpüyoruz, bir öpüyoruz.. nasıl küçükler, nasıl habersizler başlarına geleceklerden! 3 renk bunlar tamam mı, öyle çıktılar yani, ben siyah bekliyordum birini, olmadı, sarı da var, gildoşumuz gibi, 2'si tekir ama renkler belirginn....(tam burada gidip tekrar öpüyorum kafalarından, anne de beni öpüyor (galibaaa) , (Cengo'nun "Beyaz" talebine inat!) biri kocaman ve karışık tonlarda , (bakmam boğarım, ona göreee diyordum ya, Mart'ta, nasıl yaparım, haddime mi doğaya kafa tutmak) her dudak teması, bin evren, bin mutluluk şiddetinde.. Tam doğarlarken kayıt altına alındılar..tam çıkarken dünyaya.....Ağladım... Çünkü mucize dedikleri bu olmalı dedim kalbimden........, (yoksa değil mii! esprisine kapanma zamanı)

bütün kazlar toplandık!

Fotosu olmayacak asla..Ama otoriteye boyun eğme konusunda naziçocuklarına taş çıkardığımın resmi zihnimde asılı kaldı. Hep derim ya, asker çocuğuyum, benim zaafım var otokrasiye, beni otoriteyle yüz yüze getirmeyin, abicim, kıymayın bana. Toplantı oldu. Çağrıldık, oturduk, tabii tüm encümen karşımızda yerini alınca, başkan da yanımızda, ilk kez, ama ne ciddiyet! ""mute"" kestik........... Belediye bana söz hakkı tanımadı, jest olsun, dedi. Kuradan ayırdı, değer verdi, kendimi önemli hissettirdi. Haydaaaaaaa! Mahcubiyet mi istersin, şükran mı, söyleyeceklerini birden yutmanın sıkıntısı mı, arkadaşlarından ayrıksı kalmanın ezikliği mi, sustuğun için onları savunamama utancı mı? Bi daa, tekrar otorite korkuma küfrettim. babama da! (kendime en çok) 2010 kaderimizi 3 numaraya bağladık nihayetinde. Prestijli....ama, olmadı be abicim!

atölyede boncuklarla dans sürüyor!

Resim
Ben de hep yorgunum galiba. Yarın Vali ve kaymakam eşlerini de karşılayalım alnımızın akıyla, çarşamba mola verip evi temizleyeceğim. O kadar çok şey var ki listemde, bu kışı gereken verimde kullanamadığım için kendime küfredip duruyorum. Zaten istediğim işlerin tümünü yapabilmem için 120 yıl falan yaşamam gerekiyor. (1.5 kaadı aştı malzeme alışverişim, hala eksikler çok, ortada bi mok yok)Her gün belli modeller üzerinde yoğunlaşıyorum, çok adet bitiriyorum. Bu da beni hem çok yoruyor, hem de baygınlık getiriyor. Gün bitiminde beynim dönmüş oluyor. Atölyeye inip çıkmak ayrı mesele. Sonbaharda tadilata girişince verandadan aşağıya inen bir merdiven yaptırayım diyorum. Sezon açılmadı tam ama şimdilik izlenimlerimi sürekli "kendi kendimle toplantı notları" şeklinde yazıyorum. Unutmayayım, sezon başlamadan programımı kurayım istiyorum. (Güya bu yıl rölantiye alacaktım işi de hayatımı yaşayacaktım...Nah!) Etnik takılarda strateji değişikliği gerekiyor. Hedef kitlesi Ka

Hıdır Hıdır, elimden gelen bıdır!

Resim
Resim
Ölçseler tartsalar, insan kalbi kasabada kaç gramdır acaba, kentte kaçtır, diye? Yoksa uçana kaçana göre farklı mıdır? İncitme oranları, incinme katsayıları nedir? Ya seveceksin, ya tüymelisin, hatta çoktannnn, derse birileri, haklıdır. Kim kimi kullanır ve ne kadar sahip çıkar bu topraklarda, henüz anlayamamışızdır. En yakın arkadaşı olabilir mi sahiden insanın? En yakın darbeler içindir, di mi. O zaman mutlaka haketmişizdir. Diğer bir deyişle "O" haketmiştir de, biz mesajı alamamışızdır. Çünkü hem şişmanızdır, hem de dersimizi bilmiyoruzdur.

vee kasabaya tüm ihtişamıyla mayıs geldi!

Resim
Bahçeye de bir adet kirpi! Dikenli, poff diye küçük birşey..Minnacık burnu var. Yarın sabah hala duruyorsa fotoğrafını çekerim. Giderse anında kamuflaja girer bittabi, hayatta ot börtü böcekten ayırdedemem. Havalar ısındı, 27 derecelere vardı bile. (denize girenler çoğaldı) Sabah uyanıp güneşe çıkmak, deniz manzarası eşliğinde yeni bir güne selam vermek ne muhteşem bir duygu yahu. Klasik müzik ve kahve..Günün listesi, yapılacaklar...Dizilecekler, sınıflandırılacaklar derkennn gün kayıp gidiyor parmaklarımın arasından. O kadar çok şey var ki listemde, öylece kalakalıyorum panikten. Mutfakta dağ gibi bulaşık, yıkanacaklar, yerleşecekler. silinecekler, boşaltılıp düzenlenecekler.. lar ler lar ler.... İri sarı papatyalar kurumaya başladı. Gelincikler yerlerini katırtırnaklarına bırakıyorlar çünkü. Havada ağulu, baygın, doyumsuz bir bahar kokusu..Hoşgeldin hayatımızın yepyeni bir baharı daha. Tadını çıkarmamıza engel olan en çok da kendimiz galiba. Ön bahçede kekikler kıvam

kedilerime öğütler!

Resim
1. Cinka ansızın verandada belirdi, topallıyor. Ön pençe yok olmuş, tüyler pembeye karışmış..Panik! Hop, aman, gel bakalım derken, yüreğim ağzımda, anlıyorum ki çanlı tasmasının içine bacağı sıkışmış, yürüyemiyor. yazın yaralanmıştı ya boynundan öyle yine zannediyorum. tecrübe fena birşey demek ki! Ohh..Çıkarıyorum, boynunu ve kimliğini özgür kılıyorum. O kadar korkuyorum ki birden kendimi avazım çıktığı kadar, sakın kendini dövdürtme, ısırtma, biraz delikanlı ol yaa, diye bağırırken buluyorum. Oğlumuz dışarda dayak yese demek ki biz bağırınca derhal evden kaçacak; çocukları okuldan salkım saçak gelen anneleri anlıyorum. (galiba) 2. Mini yine gece eve gelmiyor. Mahalleli artık alıştı, ama yine de tekinsiz gözlerle bakıyor bana. Her yarım saatte bir evden dışarı çıkıp miniiiiiiii, miğğniiiiiiii, gelll diye bağırsa bir komşun, sen de hakkında pek hayırlı düşünmezdin tabii. Azgın döneminde olduğunu biliyorum, ameliyatlı da, tecrübelerim diyor ki hep dönmüştür, yine dön