Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu Ocak ayı bozuk çıktı, değiştirin şunu kardeşim!

Resim
Önce şohben bozuldu. Ardından yepyeni bisikletin lastiği patladı. Karaburun uydu tv tamamen kendini hayata kapattı. Yazın elektronik beyni değişmiş, 25 gün önce lastik yenilemiş araba, günün her saati çalışmayacağım artık diye tutturuyor. Zor ikna ediyorum. Jean'ın bilgisayar birden öldü. 4. gün açılıp tekrar toplandı, nedeni hala meçhul. Klima bakım isterim, pamuk eller cebe, yoksa çalışmam, benden bu kadar pozlarında. Salondaki halojenli lamba ansızın stop dedi. Havalar öyle bozuk ki, yılın en soğuk günleri olsa gerek bu aralar. Gece sıfırın altına iniyor, ev hiç ısınmıyor. Kat kat yatıyorum. Zaten uykularım da çok bozuk. Karaburun, pazar öğleden sonra 13.00 sularında verandada 1C idi. Deli poyraz cabası. Mini kedim 3 gün halsiz yatıp tekrar ayağa kaktı. Ne olduğunu anlayamadım. Moraller ve kafalar otomatikman bozuk. (İlişkiler desem ne siz sorun, ne ben söyleyeyim...)

Her başlangıçta yeni bir anlam var mıdır sahiden?

Resim
Yavaş yavaş başladık yapmaya maskus millusları. Çok zaman alıyor. Yeni malzeme masrafı istiyor. Yarımlardan birini eldeki malzemelerle deneyeyim dedim. Bluz parçası, keçe çiçek, gümüş oje, boncuklar... Bu fotodan sonra gözler boyandı, çiçeğin üzerine keçe dikeltiler geldi. Kırmızı pul alınıp yüzün üzerine yapışacak, püskül gelince aşağı takılacak, sonra fixatif ile olay bitirilecek. Diğerlerine daha yontup göz oymaktan süslemeye sıra gelemedi..Esas öğrenmem gereken işlemin, elimdeki antik minik masklardan kalıp çıkarıp onları çoğaltmak olduğunu düşünüyorum. (Bittabi olaya yine ticari bakıyorum) Atölyeden plastik malzemeyi getirdim, bakalım becerebilecek miyim! Havalar biraz ısınsın o zaman deneyeceğim.

korsancıyla papaz olma durumu!

Resim
Adam para kazanıyor, biz de izliyoruz değil mi, üstelik geçen kış aldığmız fiyatların 3 misli, dvix razıydık oysa, ama bütün çevirileri kime yaptırıyorlarsa abicim durun ya, dedim bu akşam, durdurun, başkasını bulun, biz her koşulda korsancıyız, siz de harbi korsanlarsınız, ama yaptıranı uyarın, şerefsizlerrr diye bağıracağım görsem, çevireni uyarın, kimlerse bu salakları değiştirin... (Çeviri diye birşey yok, nonverbal communication tamam diyoruz da, görüntü ehh, kimse, kimlerse iyi uyduruyorlar, ve azcık ingilizcemizle bile, böyle demediii, hayırr diye bir grup insan, izlerken bağırıyoruz, reddettik mi, ne haddimize.. Biz Oscar'ı bekliyoruz ki) Peki anladı mı bizim korsan? Hayır.. parayı kaptı, yarına gitti. Laf aramızda, Complicated ve Şerlok da elimizde. bişey bişey daha.. En sevdiğim filmler için daima sinemadayım. ilk gösterimlerine gidecek kadar.. (Altın küre'de de haksızlıklar oldu icabında dün gece , belki bir kısmını Oscar'a bıraktılar, garanti!) (foto:kıbrıs şehi

film psikopatı sokağa çıktı.

Resim
Bizim Kaçık bu yıl artık o kadar takı da yapmıyor, keçelerden çıkamadı, ne moksa, hayatındaki keçilerden de, ne satacağını bilmiyor, nasıl yaşayacağını aslanlar gibi biliyor halbusem.... Her gün bi yandan eski toplama, bu eve taşıyabildiği kadarki malzemeye bakıp, bi yandan (evet günde 4 artık) film izlemekten beyni pelteleşmek üzere, en yakın arkadaşını deli gibi özlüyor. Ama İnvictus baktı, Lovely bones, julia, basterds, geçti gitti.. Eskilerden bir film geldi, karıştı dünyasına, "gone baby gone!" (bütün çocuk tacizcilerinin en gaddar katili olmak istiyor) Cake dinliyor, çok sıkılırsa ACDC. sabahları caz mutlaka, uyumadan klasikler, opera muhabbeti kalmış kasabada.. uyanınca yaprakların dalların nefesini özlüyor yüreği, bana bunu, onun ruhu f ı s ı l d a d ı .

Belki de 10 yıl öncesi daha iyiydi!

Resim
10 yıl sonrasını düşün(e)miyorum bile. Gele gele böyle, gide gele, bu mu olduk, eninde sonunda, bu mu yani, bu kadar mı? Cevabımız bugün gittiğimiz orta halli, yerli turist bile olamayan, durmadan geçmişiyle övünen hırslı insanlar, masum geleceklerini henüz baba baskısıyla kuramamış genç kızlar, boş naylon torbaların hesabını soran, ard arda kalıbı işgal eden hırslı hiperler, aynı anda 4 kursa birden gidip yorgunluktan akşamüzeri yedibuçukta uyuyakalan aktivist kursiyerler, tüm tarihini dakikada özetleyip genç kurs hocasına öğüt ve akıllar püskürten ve pazar günleri ne yapsam diye takılan şaşkınlardan ibaret bir, kadınlar topluluğudur... (Mekan mask kursu, Basmane Kültür merkezi. Katılanlar bi sürü birileri ve ben salağı) Saatlerce bin çeşit insanla yan yana olmayı öğretiyorlar önce. (Şimdi, yeri geliyor bunu biliyorum, desen, olmuyor denedim desen, yaptım desen, hiç olmuyor. Kim inanacak, kim dinleyecek, kim hatırlayacak ki seni...) Dolayısıyla birden herşeyden sıkılıp artık hayatın

Oscar filmlerinin peşinde bir hafta!

Resim
Her gün 3 film, termoslar dolusu çay, küçük bisiklet turları, keçe çiçekleme anları, ponponlu uzun kolyelerle boğuşmaca, eski bir dostla mesleki toplantı, 25 yıldır görmediğim, Amerikalı bir sevdiceğizimle ansızın telefonlaşma, anılarrr, yeni hayat planları, yeni listeler derkenn cuma geldi çattı. Kadın giyinip kuşanıp kordonda yemeğe gitti. Van'dan yeni gelmiş bir arkadaşın ayağının tozuyla yaptığı konuşmaları dinleyen yan masadaki çift, Türkiye'yi böleceğimizi sanmış olmalı ki, tartışma çıkardı. Tadımızı kaçırdı. Ama ülkenin getirildiği noktayı tekrar anımsattı hepimize. Vakit bir hayli geç olunca Alsancak'ta 4 saat uyunup erkenden 169 ile eve döndü kadın. Dakikalar saatleri, saatler ayları, aylar yılları kovalamayı tüm hızıyla sürdürüyordu bu arada.

kasabada yoğun hafta sonu

Resim
Cuma gidecektim ama cumartesiye sarktım yine. Öğledensonra 16.00'da karikatürlü Ev'de hem çocuklara karikatür eğitimi, hem sergisi ve kokteyli vardı. (Dolmuş tuttu, bir saat kendime gelemedim.) Ardından kokteyli yaptık. Facebookta 300 kişi geleceğim demiş, 15 kişiyi zor bulduk netekim . (Fotoğrafta ortadaki başkanımız, çocuklu aile kasaba doktorlarımızdır, tümünü çok severim.) Lodos bu arada yağmurla karışık yine deliler gibi esmekteydi. Başkanın eşi ile baharda oya işleyen kadınlara takı eğitimi verme konusunu konuştuk. Nergis Kafede özlediğim arkadaşlarla sohbetledim. Buraya da sonraki gelişimde panoya asılmak üzere yerel takılar getirmemi istediler. Tamam dedim, eve vınladım. Telefon, uydu tv, internet, dvd aleti yine arızalıydı. Mutfak raflarını düzenleyip radyo dinledim, atölyeden eksik malzemelerimi topladım, yattım. Gece yine doğuya tayini çıkmış ebe sendromu yarattı pencerelerde rüzgar ve yağmur. Sabah olunca denize nazır kahvaltı ettim, toparlanıp İncirlikoy'a git

hiçbir şey bilmemenin getirdiği suskunluğu özleme günü

Resim
Burası salonum ve çalışma köşem. Görüldüğü gibi arkadaşlar, her yer boncuk. Bilgisayar masasının yaınında L bir masam daha var. Orası da doldu. Amanin aslansütüm de çıkmış, he valla.. Şimdi ayaklar hazır bir masa da sağa koyacağım. Yerdeki ıvır zıvırı buraya toplayacağım. Kitaplıkları biraz düzenleyebilsem dvdlere de ayrı bir köşe yapacağız da tembelim azizim. Bu izmir mankenim Eva. Karaburun'da bahçede İrma, atölyede Suzi adlı 2 tane daha var, sabit elemanlarım olaraktan. Donsuz eleştiri çekmesin diye mavi paşminamı sardım alt tarafa. Yakıştı haspaya! Bu modelimden elimde 3 tane kaldı. Sattığımdan değil, ne zaman giyinip kuşanıp dışarı çıksam bir arkadaş çok beğeniyor, armağan edip geçip gidiyorum. Malzemesi hazır yapacağız yavaş yavaş. (Kadın neyi ne zaman yapacak onu da şaşırdı gayrı)

gören bulut sergisinden içeriye girememe günü

Resim
Mail geldi, Alsancak'ta Selçuk Yaşar Galeri'de sergi açılışı varmış, ulan gidelim bakalım 2 eski dost görüp laflarız, içsel/sanatsal şişelerimizi doldururuz, ustanın yeni işlerine bakarız, bu sefer mavileri biraz abartmış mı ne, iki satır tartışırız birileriyle derken, kapıdan içeri giremedik azizim, nasıl kalabalık öyle böyle değil. Resimlere göz atıp çıktım. Çok iyiler vardı, boş odada denize karşı duvara asılı durmalı, altında erotik yatak olmalı. Çok kötüler vardı, kuytuda gölgede saklanmaktan renkleri solmuş gitmiş insanlara yaraşır. (Şarap da yoktu üstelik, zaten yamyamlardan bize kalmaz ki.) Arkadaşlarla Pupa'da biralayıp taksiyle vınladık Buca'ya.. Doğumgünü kutladık, sonra tekrar taksi , tekrar otobüs, yarma, evvv... (Bu kent anlatımlarına da ölüyorum, ne hızlı ne hızlı herşey, di mi?) Yukarıdaki foto bir grup dostum Karaburun'da yeni ev kiraladılar ya. O evin kenarından aşağıya inilince yürüyerek, ulaşılan caımgöbeği deniziyle ünlü Dolungaz. Bu mevsimde de

yeni bir yıla girmiş olduğumu kabullenme günü!

Resim
Hiç bu kadar ara vermemiştim, nihayet oturabildim klavye başına. Küçük bloğumu, minik dünyamı, filmler, kediler ve boncuklarla örülü sefil hayatımı sanal ortamdan heyecanla izleyenlere(!) mahcup bir selam çakıyorum buradan ve yazmaya başlıyorum 2010'un ilk satırlarını a dostlar... Sevgili 19 gün boyunca Türkiye'de olduğundan hayat ritmimiz hareketlendi epeyce. Günler süren yeni bisiklet arayışımız planladığımızın çok üstünde bir para harcayarak sonlandı. Amortisörlü ve tüm aksamı Shimano olan bu kıvrak mobil alet de geldi, hayatımızdaki yerini aldı. İyi de yaptı... 2 bisikletli Güzelyalı Alsancak, Güzelyalı İnciraltı turları şahaneydi. Hiç de sanıldığı kadar zor değildi üstelik. (Kıyı boyunca kilometrelerce bisiklet yolları yapan İzmir Belediyesi'ne buradan saygılar, merciler...) Alsancak'ta fuarı turlayıp bir puba oturup biralamayı bile başardık, tadında kararında elbette... Tek problem bisiklet yolundan yürümeye bayılan aşıklardı ki, onları da bağışladık gitti. 2 post