Kayıtlar

Haziran, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yağmur kırdı belimi, ellerin günahı ne?

Resim
Bir haftada 4 m2 , 3 kere düzenlenip 3 kere bozulur mu be arkadaş? Yazık değil mi emeğime, zamanıma, bedenime? Yerleştirip dekoreyşınlar yapmıştım üstelik, yaklaşık 500 takıyı duvarlara tellere asmıştım.. Mankenimiz(Ursula) bile köşede yerini almıştı, file giysisiyle, son derece ayartık şekilde üstelik. (Foto, Fatoş ve benn Ütopyalar sonrası apar topar açıp fotoğrafladığımız kutumuz.dan..) Mask magnetlerim (Büst masklarım Ütopyalar Toplantısı'nda sergidedir), küpelerim, erkek bileziklerim, natureller, siyah inci serilerim, ametistlerim, keçelerim, pilli yunan müziği çalan radyom, el sallayan şans kedilerim, raflarım, patiskalarım, tümümüz sezonu başlattıkdı ne şaane, geçen cumartesi, oysa ki). Sonra topladım herşeyi tekrar artık tam da bir pazarlamacı arabası gibi görünen Kanguuma yığdım.. Sonra tekrar götürdüm,yerlerine yaydım.. Sonra bir sabah uyandım ki, ortalığı sel götürmüş, gidip yine topladım, (burada herkese bay geldi biliyorum da ne çare!) brandanın üzer

..ve ütopyalarımız sona erdi!

Resim
Ergin Pansiyon'daki yılın geleneksel buluşması da başlayıp bitti, netekim. Yağmur, bulut, fırtına, rüzgar aman vermedi. Zamanlama sanki erken, mevsim bize inat Kasım ayı havalarında, konuşmacıların önemlileri iptalci, ortam az biraz ruhsuz muydu neydi! Yine de iyi konuşmalar, tartışmalar, uzun sohbetler yapıldı. Güzel insanlarla güzel sofralar paylaşıldı. Eski yılların doyumu yoktu ama, zaten nostaljinin de artık eski tadı yoktu. Yaşadık, geçtik, gittik.

mutlu yazlar olsun herkese..

Resim
Kasabamızdan renkli fotoğraflar koyayım dedim şöyle bir.. Haberler blogda pek de keyifli gitmiyor bu aralar ama hayat hep devam ediyor neticede. Dörtlü grubumuzdaki 2 kadın en iyi dostlarımdandır. Biri İngiliz/Alman kökenli, Bozburun, İzmir, Almanya karışık yaşar. Yazları öğrencilerine piyano dersleri verir, minik kutup ayısı oyuncağı ile geldi uyudu, uğurudur, her türlü lazanya ve cramble üstadesidir. (Şekeri 100 gr. koyar yalnız, meyvenin tatlısı ve şurubu yetermiş.) Şahane bir kadındır özetle..70 yaşını kutladık geçen yıl. Bomba gibidir, laf aramızda. 3. kadın Hale'dir, yani Hayyyliii... Türktür ama 4 yıldır Çin'de Şanghayy'da öğretmenlik yapmakta.. Daha önce de Amerika ve Kanada'daydı..Hep Egeyi özler..Evini, artık kazık kadar olmuş çocuklarını merak eder. Yüzdü mü, uzaklara adalara modalara gider, mola verip deniz kestanesi yer..(bana da öğretti de ağzımdaki tadı 2 saat gitmeyince bi daa yememe kararı aldımdı) Şimdi 2012 için Mısır mı, Türkiye'ye yakın çok d

bir mektup...

Resim
Sevgili sevgilim... Nasılsın? İyisinnn   iyisinnnn....  Bisikletin, frenleri ve vitesleri, kedin, gözleri ve mantarları, havuz ve kulaçların, ütülerin, salataların, patronun, işin, ciroları ve satışları, vergiler ve Delanoe ve Paris nasıllar? Benimkiler, yani hepimiz, yani cümbür cemaat boncuklu tüylü ailemiz hepinizin ellerinden öperiz yeminle! Bugün bir sezonun daha 3.günü ve ben hep olduğundan, her yılkinden daha çok korkuyorum. Hep dalga geçeriz ya, çokça kıyıda oturunca iskele biblosu oluyoruz diye, ben "iskele tutsakları" adlı dizinin gedikli oyuncusu olmuşum meğerse de, haberim yokmuş.. (7.sezonuymuş dizinin üstelik, hiçbir kanala transfer olmamış bu dizi, rivayete göre oyuncular zamanı gelse bile, dizi bitemediği için ölemezmiş..) Yaprak Dökümü bile bilmemkaçıncı sezona ite kaka giderken halimize bak, hizaya gel  ....(bir dak..kedi sütümü içmiş bardağımdan, kendime çay koyayım bari..) Perşembe ve cuma, tüm bedensel olanaklarımla eşyalarımı yükledim arabaya. çünkü tü

eve geldim, bir de bakayım, ne göreyim?

Arabayı  parkedince, zaten yıllardır olduğu gibi, muhtelif istikametlerden çeşitli kediler eve doğru yürümeye başlar. Tamam, bunu biliyoruz, kilolarca aldığımız mama stoğumuz güçlüdür çünkü, ama merdivenlerden iniyorum, bizim Cinka'da bir telaş, ulan nedir, yaralandın mı yoksa, dur bakayım, derken; zavallı, yaralı, bereli, zıplayamayan bir kurbağadır bulduğumuz. (Çamaşır makinesinin altındaki yaralı yılanla karşılaşma anımızı ve yatak odasında takır tukur ses çıkaran cismin bir yavru kaplumbaa olduğunu anlama maceralarımızı başka bir heyecanlı güne bırakıyoruz şimdilik) Yakınımızda su birikintisi de yok.. (Denizse, uzağımızda... manzaramızda zaten..) Bu da bir korkmuş, öne öne bakıyor, makineyi almıştım tam, fotoğrafını çekmeye utandım, hemen bir tişörte sarıp evin karşısındaki uzaklara fırlattım., bahtı açık olsun.. Kediler mi daha vahşi, yoksa insanlar mı... Yoksa Karaburun'umuz mu daha güzel? (Komşu Faruk, Jean'a hep buna benzer geyik ve şaşırtmalı sorular

biz büyüdük ve küçüldü dünya!

Dünya deyince, hani çok seyahat eden, pat Amerika'da, pat Asya'da gezenlerin gözüyle algılanan, yani dünya, yani gezegen anlaşılmasın sakın. (kilo desen 2 kg farkım var, ruhum kalınlaşmış olabilir, o başka mevzu) Toz parçacığındaki küçük hayatım ve ben ve standım söz konusu. 3 numaralı 2.5 x 1.5'luk alanda yaz gecelerini, ct pazar öğledensonralarını , canım akşamüstlerini harcayacağım kutudur bahsi geçen... (Birden öylesine yabancılaştım ki!) Küçük abicim burası yaa.. Sığamıyorum, sığışamıyorum bir türlü..Mesut diyor ki durmadan çoğalıyorsun ondan, sevgilim kaygılanma bu da geçer diyorken, hep bir Japon evinde sade yaşama hayalleri kurarken, evimizde yapamadığımızı, 4 m2 bile olmayan bir yer kiralamak suretiyle, üstelik para kazanmaya çalışarak yapmak ne tür bir eziyettir, biri söylesin. Herkes sustu, ben söyleyeyim..Yanlara taşamıyorsun, 2 uzak ampulle bi boku aydınlatamıyorsun, (başka spota izin yok) 5 koleksiyonun var, masrafı ağır, malzemesi özel, tasa

Aşk olsun sana çocuk, maşk olsun!

Resim
Sergimizden şöyle ciddi fotolar koyayım, dedim. ( Fransız' ve Medyamask'ı Yıldız'ın arkadaşları aldı. Biri fotoğraf denemelerinde kullanacakmış. Büstlerden de sarı olanı Cevdet Hoca'ya söz verdim. En alttaki 3 tane Belediye Başkanı Hakan Tartan'a bahtiyar gönlümün yadigarıdır, üzerinde kelebekler uçuşanın ilk versiyonu Serdar Başkanı'ın eşine armağanımdı, Mart'ta.) Baktım, epeydir yazmamışım da..Hadi be yaw Deniz, dedim. Yeni yaşımda üzerime bir durgunluk, tembellik mi geldi, nedir! Naayyırrr, naslında. Müthiş bir çalışma temposundayım, boyun fıtığım sinyallerini gönlümün kıyısına değil, sağ elimin kenarına şiddetli uyuşmalar şeklinde vurduruyor üstelik. Naturel koleksiyondan çıktım nihayet. 2009'dan erkek kolyelerini, bilezikleri toparladım, tadilatlarına giremedim. Atölye gündüzleri 40C civarında, herşey üst üste..ne yapacaksam yukarı taşıyorum. Gururlu Ponpon Prenses'in 3 cüceleri büyüdü, ayaklandı, verandada yalpa yulpa geziyorlar.. Oruspu Miğğn

Owner of a broken heart!

Masaüstümde ulaşması kolay, en sevdiceğizlerim durur hep... (doğru değil masaüstünü dolu tutmak ama, reel hayatımda da hep dolu olduğundan bu yakışır duruşuma, düzenime!) Smoke on the water, I'm your man (Cohen'e ölürüz hep), Corazon espinado (Yaaani santana), Oye como Va, Brothers in arms ve birkaç bişey bişey şey daha. (Halbuki 1000 mp3 hazırdır bibliotekte, ama biz hep en sevdiklerimizi dinleriz, büyüdükçe de en yakınlarımızla hırlaşırız en çok, ne cüret!.) Neyse, en sevdiğim de Yes adamlarımdan, bu şarkı..en sevdiğim yer "much better than this' kısmıdır..bağıra bağıra tekrarlarım her gece..(tavsiye ederim, antidepresandan daha şaanedir çünkü, beynimiz hep normal hayatla paralel yaşamalıdır, burada ilacı alıp alıp yükselen (ne isimleri var artık hapların anlatamam, kimi reçeteli ünlü, kimi doğal, kimi isviçreli, kilo bile verdiriyormuş) bira severek rahatlayanlara damga vuranlara, burdan teessüfler, yuhlar yağdırıyorum.. Biz hiç tenezzül etmeyiz antide

Gelibolu çocuklarıyız biz..

Sen de bunu yolluyorsun ya kardesim, ortancasin ama delisin! (yollanan görüntü facebook'lu, bilen bilir;  özeti şu, "adı en kısa tatil! yani bir yattan ansızın suya atlayıp bir köpek balığının karnında biten serüven" bu görüntüyü sevenlere, inananlara aşkolsun da, bunu bana yollayan "kişisel tarihimin en yakın tanıklarına, henüz otorite nedir bilmeyen ama beni zedeleyen bir sürecin tanığı olan sevgili kardeşlerime cevabım şudur:) "bak aklima ne geldi kardeşim? Yaaa, babam bizi atlatirken yuksekten suya, sennn 2 numara, sira senin, atla simdi, kucuk asker, sen attlaa cabuk, geciktin, sen büyük asker, hemen atlıyorsun, ama hemen, şimdi, seklinde. Yani Gelibolu kayaliklarinda, yani deliler gibi yosunlardan korkarken biz, hababam atlayarak, atlatilarak suya, durmadan, sırayla, hep..zorla, istemeden, ama biraz da artik aramizdaki yarisla, yıllar geçtikçe, artık babaya saygıyla, birbirimize sevgi, dalarken laciverde, alisarak daha daha dibin do

bir sergi oykusu...

Resim
Yataktan kalktim, nasil panik icindeyim, anlatamam, kahvaltiya zaman yok, bustleri sarmalayip bavullara yerlestiriyorum (yine de ikisi kirilacak, biri silikon tabancasiyla aninda onarilacaktir salona varildiginda) kediler kafese, giysiler, boncuklar, heybeler, cantalar, netbook, makina, sarj cihazi hersey arabaya... Yolculuk var bugun Izmir'e be yaw. Bu kez bir misyonumuz var ustelik. (Ponpon, bebekleri sakin kaptirma e mi? Alfiiii, donecem ben, tamam mi) Sicak bir gun, yol uzun, bitmek bilmez.. Varir varmaz kediler ve kafes dogru banyoya, sidikli kontes kokudan anlamisti zaten! Eve yerlesme, dus, makyaj, sac derken bir farkediyorum ki getirdigim tek elbisenin onu parca parca fondoten olmus!(2 yildir bekleyen krem sivasik/sirnasik bir siviya donusmus) Amaninnn. Cikmiyor bir turlu bu lekeler ulan.. Yarim yamalak temizleyerek onleri, yanlari zaten yelek gizleyecek, islak islak hemen bir taksiye atliyorum..Cek bakiim cocuum Alsancak'a. Bugun bizim gunumuz.