Kayıtlar

Şubat, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Asla bir Dudeist olamayacağımı anlama günü

Hayat güncele indiğinde ne kadar da can sıkıcı oluyor. Faturalar, otomatik talimatlar, 2 kez alınan su parasının peşine düşmeler, özetle sistem bizi oymadan dizginlemeye çalışmak olan biteni! (biopsi bitti ama doktora gösteremedik tabii iyi sonucu!) Dün ıspanak graten yapacağım, soğanları atmak için seçtiğim gazetede neye rastlayayım! "Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz" diyerek hayatın akıp gittiğini anlatan Herakleitos da dudeistmiş meğer, Snoopy de! Kurt Connegut şöyle dermiş, kimsenin size farklı olduğunu söylemesine izin vermeyin, hepimiz dünyaya öylesine takılmaya geldik. Hayat kısa ve yeterince karışık üstelik kimse ne olup biteceği hakkında bir mok bilmiyor. O zaman hiçbir şey yapmaya, düşünmeye gerek yok. Herşeyi hafife al, dertlenmeyi bırak, kısaca sal ipleri gitsin! Budizm, sufizm, John Lennonizm ve nihilizm den besleniyormuş. Ben bir dudeist miyim, değilim olamam da kanımca. Ben anlam peşindeyim. (Öyle miyim, ne biliyim?) Reader gerçekten olağanüstü bir film. Cate o

hırsımı karaburun'dan çıkarma günü

Dün hep gittiğim toptancıdaki sohbet şöyle gelişti: Artık hazır satmalıymışım. O kadar uğraşmaya gerek yokmuş, haa zevkim(!) için yine yapabilirmişim (yani standda yapar gibi yaparmışım) ama bu öğüdü tutan herkes kazanmış. Acaba hazır ne satacağım? Plastik nazarlı pazar işi bileziklerle bol zincirli halkalı , ittiri boktan çin kolyelerini mi? Seramik ve dev nazarlı duvar süslerini zaten satmayınca dövüyorlar. O kadar çok yerde var. Bütün büyük malzeme satıcıları tek tek hazıra ağırlık vermeye başladı. Onların derdi de satmak doğal olarak. El emeğinin karşılığını alamadığında insan bu görüşlere hak vermiyor değil, üstelik hırsımı Karaburun'dan çıkarıyorum. ............... fakat bir de derdimiz var ya, şu kısacık ömrümüzde. (Herkesin değil şüphesiz, benim ve benim gibilerin) Ne yaparsak yapalım, kendimizden bir nefes, bir heves taşımalı.. Evrene enerjimizi yaymalı. İz bırakmalı. Hepimiz eninde sonunda geberip gitmeyecek miyiz yani? (yıldız bunu şöyle söylerdi. Hepimiz ölümün önünde e
Oscar törenleri eşliğinde bonbonlara devam,. papatya,kedi, balık küpeler bitti. Gözlerine minik nazar koyacağım ama kilosu 150 milyon olmuş, çüşşş, diyorum ve bugün "mission" modele geçiyorum. kafamdaki şu; ilkel insan emeğinin üzerine çöreklenmiş sömürgen İspanyol hırsı. Gümüş kaplamadansa altın sarısı kullanmak konsepte daha çok uyardı ama o zaman sonuca katlanamam. Güney Amerika'daki misyon kalıntılarını gördüğümde hissettiklerimi hatırlıyorum da! Keşke az miktar dağ sülüğüm olsaydı. İstediğim Guarani etkisini çok iyi tamamlayacaktı. Neyse prototipleri çıkaralım, devamını onlarla kurarım.
Boynum ve ensem durduruyor! Yeni modellere geçemiyorum bir türlü. Havalar çok soğudu üstelik, filmlere devam diyorum. Duchess ve White duchess...İkisini de çok sevdim. İz bırakan filmlerden. Otantik Arjantin serisinin kolyelerine geçeceğim. Kahretsin ki malzeme tükendi. En iyisi bugün gidip biraz araştırma yapmak Kemeraltı'nda, açılmadan! Büyük bahar temizliğine girmek için erken galiba...

Güzelyalı kordonunda bisiklet dansı

Konak'a çok yaklaştım ama rüzgar kırdı dalımı.. Bisiklet eskimiş bodrumda durmaktan. Selesi eğiliyor, bükülüyor, rahatsız etti kerata. 35 dakikada gidip 10 dakikada döndüm. Güvercinleri besledim, fotoğraf çektim. Yeni bisiklet edinme zamanı. Rahat bir parkur. Karaburun'a bisikleti götürmüştüm ama yokuşlarda kalbim duruyordu az kaldı.. Neyse, oralarda da yürüyeceğiz mecburen.. Dün 35 bilezikten çıktım.. Bugün normal insanlar gibi tatil yapıyorum. Arjantin tangoları dinleyip eski dostlarla sohbetledim. Halka modellere başlamaya hazırım. Kumaş mı kurdele mi ip mi kararsızım, ama çok hoş olacak hissediyorum.
Bu foto da facebook'tan..daha ben ayrıştırıp buraya konuşlandıramadım. Ütopyalar Kongresi'nde Ergin Pansiyonun bahçesindeyiz. Hem konuşmaları dinliyorum, hem üretiyorum, hem satıyorum. Meraklı arkadaşlara öğretiyorum, arada bir yüzüp geliyorum. (Bol biralıyoruz..) Akşamları standa gidiyorum, 02.'ye kadar orada da çalışıyorum, yorgunluktan geberiyorum tabiii, sabah kaldığım yerden devam! O yaz Kreaburun Tişört sergim vardı. Serigrafi, batik, el boyama tekniklerini karıştırıp Karaburun'a özgü 40 tane tişört tasarlamıştım. (Belediyeden özel karpuz değil de enginar kabuklu teşekkür plaketi almıştım ! :))))) http://www.facebook.com/group.php?gid=29357493520#/photo.php?pid=1323735&view=album&id=555288287&ref=nf veeee Doğal Takıntılar sergisi.... http://www.facebook.com/photos.php?id=555288287#/photo.php?pid=1281828&id=555288287
Benim standda çekilmiş eski bir fotoğrafa burdan link vereyim dedim.. Bakalım becerebilecek miyim. yorumlar epeyce neşeli. http://www.fotokritik.com/604504 bir de bu var..benim koleksiyondan 3 takıyla sanatsal bir foto çekmeye çalışmış Ilgın. http://www.fotokritik.com/470768 adını da rüküş koymuş... aaa, darılırım valla, ben rüküş değil çılgın takılar tasarlıyorum!
Sanat Çarşambası... 18.00'de Güzelyalı Kültür Merkezi'ne gittim. Kapadokya projesinin sunumu vardı. Başkan Tunçağ plaketlerle uğurlandı. Eski arkadaşlarla sohbet edip döndüm.. Onlar Sahilevleri'nde Taka diye bir yere gittiler. Ben seçmedim, hem zamanım yoktu, hem enerjim. Niyetim tekrar çalışmaktı fakat boynumu dinlendirmek zorunda kaldım. Sırtım kaskatı kesilmiş. 2 oscar filmi daha izledim. Köylü bonbon model , sergide çığlıklarla karşılandı. Bir seçki yapıp Reyhan'a götürsem. Önce fotoğraflarını çekip arşivlemek ve fiyat belirlemek gerek.
Nina'dan mail gelmiş, Rakela ve arkadaşları takılarımı merak ediyorlarmış, nasıl göstersek diyor.. Bir cigara yakıyorum! Gökyüzüne bakacağım uzun uzun da, karşıdaki apartmanlardan zar zor görünüyor. Adam gibi bir ev olsa, bir davet planla, minik kanapeler, kıyak şaraplar, müzik, minik bir gösteriyle sun 09 koleksiyonunu.. Köprünün bacağında tezgah açmak zorunda kalmaktan iyi olacak yavaş yavaş insanlara aktarmak.. Ama koşullarım bohem ve çılgın görünüşünde sefil ve dağınık. şahin görünümlü doğan şeklinde.. (Filmlerdeki gibi sanki kendi evimmiş gibi bir villa mı kiralasam acabaa!)
TRT 3 bu sezon inanılmaz programlar yapmaya başladı. Çarşamba 10.30'da başlayan klasik müzik programına zaten dadantıydım da (şu anda sürüyor), salı 3'deki "operakimbizkim" programı son favorim. Bizim Üstün (Dökmen) çok sempatik yahu, psikoloji ve operayı hangi tasta karıştırdığını görmek için dinlemek lazım! Film izlerken basit işleri yapıyorum, zor ve detay gerektirenlere yoğunlaşmak için radyo dinlemek zevkli.. Atölyede 24 sonrası programlarını severdim en çok, gecenin sessiz karanlığında tek başına, ilham perileri arkandan kıs kıs gülerken...
Bugün akik kolye günüm.. kırık akikler, iri stopper'lar gümüş kaplamalar hazır.. Ortaya Aztek metalleri yerleştirmeyi planlıyorum. kararsız kaldığım yer yan sallantılar! (allah başka dert vermesin deyip gülüyorum)
Eski dostlar buluşması harika geçti. Hepimizin hayatı başka yönlere akmış. Herkes yaşının keyfini sürüyor kanımca. Sorun varsa da bunu konuşmak için zaman dardı! Salı günü kendimi eve kapattım. Günlük hedefin gerisinde kalmamalıyım. (Halbuki Amerikan Kültür'de şahane bir dia gösterisi vardı) Kızılderili bileziklerini kemik borular ve geyikler bitene kadar sürdürdüm. Bana çok farklı geliyor ama bilemiyorum.. Çünkü benim takı zevkim artık ortalamanın çok dışına kaydı. Kurdeleli kolyelerin her biri 45 dakikamı alıyor. Öyle oyalayıcı. (Pastel kurdele de suyunu çekti, piyasadan kalkmış üstelik) Kediler yine boncukları devirdi. Atölyede kızmıyordum ama bu evde mekanlar dar, toplaması zor.. Ortalık öyle dağınık ki büyük bir bahar temizliğine girecek enerjiyi beklemeye koyuldum gizlice.
Savaş hep "başka türlüsü mümkün" derdi, gerçekten mümkün mü?
Papatya modelleri renkli iplerle serilere dönüştürüyorum. Mor mavi grubu hazır..Portakal yeşil grup daha bekliyor. 8 tane papatya ile de hoş bilezikler olacak, ama o zaman birim maliyet çok yükseliyor. 7.5 demek lazım, satışı güçleşir.. Hep aynı sorun azizim. heeeppp aynıı! Farklı ve güzel birşey yapmak istediğimde fiyat yükselmek zorunda kalıyor ve ben de kendime yine satış noktamdaki müşteri portföyümün sosyoekonomik koşullarını anımsatmak zorunda kalıyorum. Tekrar basite dönüyorum.
pazar günü yılın 8 ayı yaşadığım ve çalıştığım kasabama, denizfenerlerini gezen günübirlik turcu olarak gitmeyi başardım. Tuhaf bir duyguydu. Özlemişim. Daha yırtık birisi olsa yanına bir demet yeni koleksiyondan takı alır, Karaburun'da durakladığımızda bunları atölyeden getirdim deyip gruptakilere satmaya çalışırdı. Bu pek benim tarzım değil galiba..daha yenemedim kendimi ve geçmişimi... Anahtara ulaşamadığımdan atölyeye giremedim, penceresinden içeri saatlerimi günlerimi gecelerimi geçirdiğim mekana uzun uzun baktım. Tabii bakmakla birşey olmuyor, çalışmak lazım, dedim. Tatil günüm olduğundan yürüyerek iskeleye indim. Sarpıncık Feneri ne kadar özel bir yer.. Sanki dünyanın ucu. (Aslında Türkiye'nin ucu da zaten.) Keşke denizfeneri formlu bir malzeme bulsam; takıya dönüştürmek çok şık olacak. Bugün ametist ve mor Kemalpaşa boncuklarını kurdelelerle neşenlendirdim. (Otantik ve romantik bir havaları oldu) Bu modelin adı Hüsnü Şenlendirici olsun bari :)))
dün eve geldiğimde demirkapının kilidine birden anahtarım uymayıverdi. Alacakaranlık kuşağı gibiydi.. Hadiii çilingir çağırma muhabbeti. (çarşıdaki tüm ekonomik seçim çabalarımın üstüne tuz biber) Resmen bir hırsız kapıyı zorlamış, açamamış, parçalayıp gitmiş.. Çok rahatsız oldum. Boncuk Laptop'um bozuk hadi de, kameralarımı ve harddisklerimi alsa çok canım yanardı. ilk bu işe başladığımda yurtdışına çıkarken 2005 Aralık gibi, yine stoklar var, bir çantaya 500 kolyeyi koyup Alsancak'taki eski komşularıma bıraktığımı hatırladım da, e be Deniz dedim, şimdi derdin sadece elektronik, ya takılarını alsaydı girip de.. Kaygılar mı değişiyor, biz mi, evhamlar mı? Hayat işte, ne zaman hangi sürprizle "cee eeee" diyeceğini bilmiyoruz, anasını satayım!

karışık sevgili kafası günü

Sevgililer günü için özel modelim hazır..Ve fakat ne trajikomiktir ki satacak yer ve ortam yok! Dün yine 9 saat çalıştım. Boynum sinyal çakıyor. Hava soğudu. Biopsi sonuçlarını aldım, kafam rahatladı. yağmur aralıklı fakat başlayınca gürültülü ve çok yağıyor. yarınki deniz fenerleri gezisi iptal olacak mı bakalım. Ara gümüş kaplamaları aldım çok açılmadan. İstediğim verimlilikte bir malzeme değil, birim fiyatı şişirecek, fakat çok güzel. Sultan modellerin kumaşları yapıştı, basic'leri hazırlandı. Papatya model bileziklerin seçenekli modelleri kafamı karıştırıyor. Yapabileceğim öyle çok biçim var ki, hangisine yoğunlaşabileceğimi bilmiyorum. Boncuk Adası'nda bir müşteride Mahmure model gördüm. Çocuklar için bu yazın yıldızı olabilir.. Bağlantı parçalarına İstanbul'da ve çok adet bakmak gerek. Bir de erkek çocuklar için alternatifini kurmalı.

sahtekarlar vardır ve evrenseldir günü

Arjantin'den aldığım gümüş kaplama kapsüllere henüz bir model çıkaramadım. Dev papağanların yüzde 60'ı bozuk çıktı (dünyanın her yerinde sahtekarlar var abicim) Daha Mart'a gelmedm ama hala büyük adet malzeme alışını erteliyorum. Elimdeki eriteyim diyorum ama eski ıvır zıvır bana heyecan ve ilham vermiyor. En büyük eksiğim ara gümüş kaplama. Her parçada lazım.. Şimdi gidip en 1 kilo falan alayım da elim rahatlasın. Ametist yine yok ortalıkta. Ahh İstanbul!

kendini önemseme günü

Bu bloğu oluşturduğumda teknik bir günceye dönüşeceğini bilmiyordum. Ama böyle olması hoşuma gidiyor. Minik satıcının dev elektronik güncesi.. (Temmuz ve Ağustos'ta, her gün akşam 7, gece 2 çalışırken okuyup halime gülerim. 6. yıl oldu, bir türlü bu işin temposuna alışamadım. Kışın ne renk ve hangi modelin gideceğini bilmeden deliler gibi üretip yazın satışa sunmak kör bir iş. Karaburun'un turistik potansiyelini ve bu yıl kriz koşullarını da hesapladığımızda durum daha da güç görünüyor. 2004'ü başlangıç ve alışma yılı olarak sayıp (hadi 200 dersek) ardından gelen 4 yılda 1200 adedin altına düşmeyen satış rakamlarıyla bugüne bugün 5000 adet takım, insanlarda geziyor. Her birinde el emeğim göz nurum olan binlerce farklı model takı! Kendimi iyi hissettiriyor böyle düşünmek ( başarılı, yaratıcı, çalışkan) nasıl bir yararı varsa egoma. maddi katkısı sayesinde Kuba, defalarca Fransa, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Arjantin'e gidebildim. Gözlerimi kapatıp hatırlamaya başladığımd

durma günü

Durmaksızın yağmur yağıyor dışarda! Biraz sosyalleştim geçen gece. Kemeraltı'nda yine zaman uçuverdi. İstanbul'a gidişi erteledim, belki önümüzdeki hafta..Buldum Ticaret'in hacı hocası (tüm yeminlerime rağmen bir daha oraya gitmeyeceğim diye) yine beni kazıklamayı başardı. Tabii bağışlamak gerek. Dev 500 metrekarelik malzeme toptancısında, her boncuk çuvalının üzerinde bir kedi yatıyor..Anne ve yavrular. Kedi ve boncuklar (ve yağmur) bu kadar mı birbirine yakışır! Alp'in klonunda iyi ara dökümler var.. 3 saat ayırıp seçmek gerekiyor ihtiyaca göre. Para düşürmeyi de başardım. makrame nazarlardan 40 tane stokladım. Sorun şu ki emeğini gösterecek denli şık durmuyor. Durdum.

gazze günü

Orta doğu stili siyah beyaz eşarplardan geçen yaz sadece 2 tane satabilmiştim. Henüz moda Türkiye'ye gelmemişti. Bu kış her rengi, herkeste.. Sabah sabah kalktığım gibi bir tanesini parçalayıp bonbon model takılara dönüştürmeye başladım. Teknik yönünden ara metal parçaların delikleri dar geliyor ve arasından geçen kumaş yıpranıyor.. Çok zamanımı aldı ve beni epeyce uğraştırdı. sonuç fena değil ama üzerinde daha çok işlem gerek. sallantı paralar bitmiş..Acilen malzeme almak lazım. Site üzerinde biraz çalışıp bıraktım. Karaburun'dan sergi afişlerini ve gazete küpürlerini bulmalıyım.

umutsuzluk günü

bugün makrame nazarlı 30 adet bilezikten çıktım.. Yarın halhalların çıngıraklarını ve sarkantılarını takacağım.. Güzelyalı'daki takı malzemeci yüzde 50 indirime gitmiş takı aksesuarlarında! Bu yaz işim zora benziyor. Bakalım diyorum..bakacağız diyorum. Başka türlüsü mümkün olabilir mi, diyorum...