Kayıtlar

Mart, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Fay Kırığı bitti. Türkiye'nin değişimi bu kadar mı iyi anlatılır bir roman harmanında? Üçlemenin diğer 2'si merakla bekleniyor. Hemen Mesut'tan Karaburun'da yazdığı romanı da ödünç isteyeyim. Frozen River Amerika Kanada Mohawk (Kızılderili) bölgesinde yaşayan 2 kadının nasıl parasızlıktan insan kaçakçısına dönüştüklerini anlatan farklı bir Thelma&Louise öyküsü. Sundance'de ilgi görmüş. Bağımsız sinema tadı kesinlikle bambaşka. Çok etkilendim. Tropic Thunder'a başladım ama erteledim sonra. Seçim sonuçlarını bekleme sürecine uymadı. Bahçede yaz sıcağı, iskelede imbat dalgası var. Alfi karnını doyurup yatağa boylu boyunca serildi. Uyandırıp kapı dışarı etmeye kıyamıyorum. Evden kaçan teenager oğlum, odasına girmiş de uzun uzun uyuyormuş gibi bir duygu. Öyle masum ki. (Benden bi mok olmaz, tıpkı Selo'nun dediği gibi.)

Serdar Başkan'a kavuşma günü

Çile bitti. Uykusuzluk, yürek çarpıntısı, endişe, korku, (telefonlar, yorumlar, internetler, gazeteler) 3. kez sayılan oyların ardından sona erdi korna sesleriyle. Nergis Kafe'de herkes birbiriyle kucaklaştı, yarına! dendi. Bir yerel seçim daha bitti.. Ohh beeee. AKP'li bir belediyenin sınırlarında yaşamadığım için iyi hissettim tekrar kendimi. Öbür türlü bütün kararlar tekrar gözden geçirilecekti. En kötüsü belki de gitmek gerekecekti!
asmalara değe değe geçtiğimiz bağları gençliğimizin üzümün kanı salkım tadı, zaman acısı asmalara baktıkça sanki orada unuttuğumuz biri gidersek aynı yerde bulcağımız salkım kanı tadında... hatıra yanıltır insanı kendi hakkında değil yalnızca zaman hakkında da çünkü insan başka türlü hatırlar zamansız yaşadıklarını... en iyisi biraz daha şarap ve unutmak bütün olanları bu kalın hüzünler için daha çok genciz. Murathan Mungan

kasabada dengelerin değişebileceği gün

Oyumu kullanıp geldim. Önce kimlik gösteriyorsun. Sonra 3 kutuya her seferinde imza atmak suretile boş odaya girip 3 zarf atıyorsun. Muhtar seçim zarfının rengi hoş bir lila,sevdim. Tek muhtar adayı olduğundan seçeneksiz seçtik aygaz bayiini. 7.30'da belli olur başkan..Korkunun ecele faydası yok tabii. Moralim bozuk. ( Mehmet Erdoğan'ın son romanına başladım. Fay Kırığı. Leonard Cohen özlemişim. ) ..bu kadar!

kasabada seçim heyecanı

Bodrum Kafe'de Serdar Başkan'ın kadınlar çayına gidildi, tarafsa tarafız dendi, anasını satayım! Rüzgarın kopardığı bayraklardan biri kesilip sahiplenildi. Cangoo bayrağı astı (lambaya inat!) Serpil olsa biz karışmayalım, biz bu kasabada zenciyiz, onlar akraba, ucu bize zarar verir derdi kesin! Yine çatışırdık! Çay sonrası komşularla 'iskele by day' sefası yapıldı, eve dönüldü bir de bakıldı ki az gidilmiş uz gidilmiş dere tepe düz yaşanmış, saat henüz dört olmuş! (Burada zaman kesinlikle ağır geçiyor abicim!) :)) Rüzgar bitmişti ama bulutlar ve yağmur yine aman vermedi. Yorgan havalanacaktı güya, ıslanmış. yenisi serildi. Kıymalı bezelye ve turşu, zar zor çalışan elektrik sobası eşliğinde yenecekti ki tüp bitti. Mini( ameliyatlı kent kedim) azgın kedi sesleri çıkarınca doğaya salıverildi, fonda tabii ki " herkesss kendiğ kaderi niiğii i ya şaaaar yaariimmm" çalmıyordu. (Dire Straits "Communique" varken, di miii?) Bütün gece yatak odasının penceresi

incir ağacına veda ayini...

..ve bir ağacı, hem de en az 70 yaşında bir ağacı dibinden, çok ses çıkaran güçlü mü güçlü bir makine ile öldürüverdik. Mecburduk, evin akslarını oynatmaya başlamıştı, teras pergolesi 5 santim kaymıştı, bir gün yemek yerken üzerimize düşüverecekti, betonlar çatlayıp kabarmıştı.. ama nedenler ne denli sağlam olursa olsun öyle zor bir duygu... Kendimce vedalaştım. Bunca yıldır, onunla yaşayalıberi bize ve dostlarımıza verdiği incirlerden dolayı teşekkür ettim, gölgeli neşesine minnetimi bildirdim, sessizce bu zorunlu ötanazinin nedenini anlattım..Gildoş'a yaptığım gibi tıpkı.. Tomurcuklanmak üzere olan dal uçlarını öpüp gövdesine sıkıca sarıldım. ........................................ Beş dakika sonra artık yoktu, dallarını öylece bırakıp bahçede yukarı çıkıverdik, üstelik foseptikten beslenen köklerini kurutmanın yollarını aramaya başlayarak! Hayat işte.......

..ve Karaburun'a intikal günü

Pc, yazıcı, fotoğraf makineleri, vioeo kamera, güç kaynağı, dvd/dvix gösterici, şarj cihazı, cd'ler, dvdler, mp3 çalar, kulaklıklar, yedek Q klavye, pilli radyo, alarmlı radyo, dosyalar,, vee bilumum alet edavat yaz evinin bir odasında yerini aldı; uzay üssü Alfa oluştu! Yeni modem çalışır hale geldi, Mordoğan'dan şifre alındı. kabinler herşeye ayrı ayrı bağlandı, telefon, uydu anten bağlantısı yenilendi... uffff uf! Hayatımızı ne kadar zorlaştırmışız meğer! kolaylaştırmak adına üstelik. hani derdik ya, şapkamı alır giderim, o kadar! nerdeeeee.....(4 bere bir şapka da getirmeyi başardım İzmir'den..) Ağır grip, antibiyotikle kontrol edilmeye çalışılıyor. Boncuk Stoğu İzmir'de kaldı. Bütün kış ürettiğim 500 parça da. Dışarıda inanılmaz fırtına var, çok şiddetli lodos ve yağmur. Her an elektrik gidebilir. yatayım okuyayım biraz barii.

aile olmanın huzurunu keşfetmek

Lufthansa bavulları kaybetmedi bu sefer, üstelik 20 dakika erken geldi. Planlar değişti. Akşamyemeği mönüsü şöyle: kırmızı şarap havuçlu yoğurt, turşu eşliğinde içli köfte, peynirli patates kroket, halka soğan ve sucuk döner dilimleri . Kıymalı lahana oturtma, şehriyeli pilav. Dondurma... (şimdi gidip alınacak) Ev mis gibi yemek kokuyor, Jean uyuyor, kediler sakin, fonda Dire Staits... Gece Arjantin anısına Mission izlenecek. Kahve içmeye kıyıya gidilebilir. (Poyraz yağmurla geldi. Şiddetinden ön pencereler yıkılıyor.)
Yeni balık ve balıkadam parçaları aldım. Yaklaşık 50 parçalık sadece balık konseptli bir koleksiyon olsun istiyorum elimde. Dalmaya gelen grupların ilgisini çekebilir. Karaburun'a da pek yaraşır. Balık kuyrukları erkek takısı olarak hoş duracak. Boncuk Adası'na Kybele örnek bırakıldı.. Döküp gümüş kaplayacaklar. Sevilecek bir form olur diye düşünüyorum. Saba Tümer ve istakoz cadısı pırlantalısını takıyor, biz cam boncuklarla delirtiriz icabında! Dağ sülüğü edindim az. Otantik grup bileziklere yayacağım. Tombik cam boncuklu 2 Hint takısı aldım. Tanesi 1 tl. İnanılır gibi değil. İnsanın bütün boncuklarını balkondan aşağı atıp uzaklara yürüyesi geliyor.,.. Neyse biz parçalayıp iri metalizelerle değerlendirdik. Yabancı turistin hoşuna gidecektir. Yerliye büyük ve gösterişli kaçacak, biliyorum. ( her moku biliyorum da ne işime yarıyor onu bilemiyorum)

sevgiliyi karşılama günü

Epeyce sosyal bir hafta geride kaldı. Fevziler'le sohbet, Karaburun'dan konuk ağırlama, canlı müzik dinleme, film izleme... Perşembe günü sol başparmağıma kramp girdi. Çay bardağını bile tutamıyordum. Dinlenince geçti. Üretim işlerine ara verildi mecburen. Çünkü sinyal uygarlığın başladığı organdan geldi, ciddiydi. Dün gece Mesut'ta yemek yedik. Renkli bir gece ve sütlü levrek öncesi ege otlarının yumurta ve unla fırında dansı.. İlk kez organik rakı tattım, farkı yine farkedemedim.! Birazdan havalimanına gideceğim, önce de Metro'ya bir uğrayayım. Kalamar ve karides almak istiyorum, kıyı lokantalarda oyulmadan doyasıya yiyebilmek için..

Gildoş'u anma günü

Gece düşümde Gildoş'u görmeyeyim mi? Ölüme yaklaşınca uyutmak zorunda kaldığım, hayatımın 16 yılının en yakın tek tanığını. .. Boğazımda bir yumruk, sızılı bir özlemle uyandım. Belki de bugün doğum günüdür. Karaburun'da olsam bahçenin köşesindeki mezarına gider bağıra çağıra ağlardım. Miles Davis eşliğinde! Güneş gülümsüyor dışarıda, bugün işleri halletme günü. Gece erken yatttım nicedir ilk kez, çok yorgundum. Tüm gün halkaları kaynaştırıp dönüştürmekle geçti. 8 saati aşmıştır 10 kolyenin yapım süresi. Fiyatı emeğine değecek mi bakalım. "Anlat İstanbul"u tekrar izledim, ne ince filmmiş! Malzeme listesini tekrar gözden geçireyim de atlayıp gidivereyim diyorum ellinci kez.
Takı tasarımcıları Portali'ndeki bloglara bir göz gezdirdim. Camla çalışanların iyi işleri var. Bir de sürüyle dantel ve örgü. Aslında portalin bu konuda bir kısıt getirmesi lazım. Bu portal bir elişi topluluğu değil. Takıda uzmanlaşma içermeli. Malum kişiden yardım isteme planlarım suya düştü. Soğuk ve uzak bir şekilde kent kermeslerinin sonsuzluğundan dem vurdu. İyi ki stand meselesini açmamışım.

kışın bittiğini kavrama günü

Hımbıl bir haftasonu daha geride kaldı. Dünya kadın emekçiler gününü çalışarak ve film izleyerek geçirdim. Hairspray müthiş bir müzikal. Match point durağan bir Woody fırlaması. White Knight'ın jokeri Oscar'ı gerçekten haketmiş. Araba biraz çalıştırıldı. yapılacaklar listesi temize çekildi. Akşama Gelin Pippa anısına karma resim sergisi var. Yıldız'ı aradım, belki birlikte... Austin Powers modeli adam edemiyorum. Ara parçalar istediğim gibi değil, gevşek. Tasarım güçlü, sistemi tam çözümlenmemiş. Jennifer'larda da halkalara boncuk geçirirken yıpranma oluyor yüzeyde. Başka bir formül düşünmeliyim.

geçmişimizdeki kapanmayan hesap nedir?

msn windows böyle açıldı bu gece.! Bisikleti park eder etmez. tuhaf bir soru..
Austin powers'ları aldım geldim.. Ara bağlantıları değiştireceğim, biraz da kuyruklar takarım tadından yenmez: ))) olur mu olur. Bunların adı da kriz takısı olsun bari diyorum. 2009 koleksiyonunda bence atölyeden gerekli herşeyi kullandım. Yeni yatırıma hazır mıyım?
Ani kararlar tam da bana göredir.. 2.30 dolmuşuyla gidip 4,15'te iskelede yerimi aldım.. nasıl pırıl bir hava, deniz dingin, iklim sıcak, bahara gebe, nasıl tanıdık bir dünya.. chp bürosu açılmış yetişemedim ama başkan, eşi ve ekibi ile kutlaştık.. İnsan kentte seçim koşullarını bu kadar hissetmiyor. Burada her anın gündemi. Şu pılımı pırtımı toplayıp bir gidebilsem. Yarın 5-7 eseceğini bilerek gittim..ama böyle de esilmez ki.. lodos çıldırdı.. limon ağacının dalları iyi dayandı, bademler çoktan dökmüş çiçeğini zaten. yağmur bir pencereye yatay vaziyette yağar mı abicim? yağıyor..Eziyet olsun kendime diye aryalar dinliyorum. ... Gececik çok sefil durumda geldi. (Alfi kayıp ama kesik kuyruk , jolie candit, yavrular, tomcat, cavci hepsi yaşıyor) 3 yaşında kedi ama nasıl kavruk, nasıl minnacık bu gececik. Açlıktan sanki konuşuyor benimle, -where have you been Deniz? -ı dunno nou, diyorum.
Günün kazancı "The boy in the Striped Pyjamas" oldu.. Toplama Kampına komşu lojmanda oturan komutan çocuğunun öyküsü. Oscara adaylığı yoktu ama mutlaka izlenmeli. Dün sabah biraz yağmur geldiyse de güneş gülümsüyor bu sabah. Kediler baharı hissediyor sanki. Karaburun'da seçim bürosu açılacak. Yavaş yavaş toparlanmalı. Gidip atölyeyi düzenlemeli. Çalışmalı. Döküm ve metalizeleri sınıflandırdım, bonbon stoğum iyi şimdilik. (son aldığım yazma ince geldi, boncuğu sararken parçalanıyor.) Kybele form bulur muyum acaba İstanbul'da? Fazla malzemeyi anahtarlığa çevirmeli.
Gran Torino da Visitor benzeri filmlerden.. Etnik ayrımcılığa farklı bakış açıları bunlar. Clint Eastwood imzası belli. (Artık çok yaşlandığı için, bir de rol gereği filmde fazla homurdansa da, dantelasının işçiliği yarım kalmış gibi algılansa da etkilendim)

piyasalarda karışma günü

Tam İstanbul'a gitmeye hazırlanıyorum, baktım ki yine karışmış ortalık. Benimle ilgisi ne diyeceğiz fakat, bir dünya vatandaşı, küçük ölçekli satıcı olarak dikkat çanlarını duyuyorum. Şu ana kadar malzeme yatırımı, 1 Mart itibariyle 600 tl'yi bulmuş. Hedefim Haziran'a kadar 1.000'de durmak. (Geçen sene bu rakam 3.5 civarındaydı.) Oturdum masama, başladım çalışmaya. Bu hafta hedefim otantik 50 bilezik ve 50 paralı halhal, sedef kolyelerin tümünü tamamlamak. (ahh ne yazık, kültür incili tasarımları bozmak zorundayım!)

Kışı atlattığımızı kavrama günü

Ex ve ben dün Karaburun'da satılık ev aradık. Sualtı Arkeopark açılışını kaçırdık ama iyi geldi. Önce unutulmuşların iskelesinde bira keyfi, ardından Mesut'la buluşmaca ve fiyatı da bahçesi de kocaman evlere bakmaca. Dönüşte Balıklıova'da mola. İçten sohbet. Harika bir gündü. Atölyeye uğradım.. Evimi öptüm, bahara kalabilmiş(!) kedileri doyurdum. Hava serindi ama gel gör ki pazar pırıldadı güneş. Özlemişim... Bütün malzemeleri salona çekip uzay üssü alfa gibi yerleştim. Gerçi yavaş yavaş dönmem gerekiyor Karaburun'a, yapacak çok iş var gözüm korkuyor.