Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

büklerde avanaklık günü

Selo ve Ayhan gelince hemen gerekli techizat bulundu, arabaya atlanıp Badembükü ve Kumbükü'nde piknik yapıldı. Balık tutulamadı, bol çay kahve içildi, çiçekler toplandı, acıkılmadığı için tavuklar akşama bırakıldı. Film gecelerine devam... Ridley Scott son filminde Orta Doğu sorununa el atmış ki, pek ısınılamadı. Havaların tadı yok. Serin, puslu, bulutlu ama Ayhan don paça, 9C olduğunu tahmin ettiğimiz kristal sulara atlayıp coşkuyla yüzdü. Bütün ağrılarının geçtiğini söylüyor, biz de inanırmış gibi yapıyoruz. İskelede kimsecikler yok. Yolculuk var yarına!

hayat diye bir şey var, deme günü!

Halbuki yarın çocuklar günü. yağmur geliyor......... Aslında benim hiç günüm yok galiba, anneler günü de, kadınlar günü de bana dair değil. Emekliler günü var mı, boşvermişler, unutulmuşlar, kaybedenler, bırakanlar, vazgeçenler, kırılganlar günü? Bahar geldi ya,, karıncalar çıktı, bunlar kanatlı, yuvalardan biraz adımlayıp bir uçuyorlar öyle böyle değil. (Asmaları budadık, ulem bu Hamza da çok kesmiş,derken durmadan yeni yeşil yapraklar halinde geliyolar! sarma yapıldı, lapa oldu, ama ev, ev gibi koktu..) .,.... kediler yavruladı, henüz görmüyoruz, ama yine azgınlaştılar, elimde sopa yabancı erkek kedileri evin çevresinden kovarken buluyorum kendimi, bana ne yaaaa, diyemiyorum, yavruları ne yapıciiz? sifon musluğu birden akıtmaya başlayıp banyoyu batırdı, değişik bir taşkınlık günü özetle. Bütün gün ebemi patikalayan rüzgar da durdu. Ben durdum.

semeraldırmaz çoban mıçırtmaz günü

bugün 4 rüzgar adı daha öğrendim. İskelede sersefil stand açmayı, rüzgarla ve yağmurla savaşmayı, utanmayı, kırılmayı, tekrar ayağa kalkmayı, hiçbir şey olmamış gibi yağmuru seyretmeyi, önce eskileri konuşup sonra herşeyi eski bir anıya çevirmeyi öğrendim. Hayatımdan uçup giden bir günün daha ardından bakakalmayı hatırladım. Volki askerden dönmüş, onunla hayatı kutsadık. Hiç kimse artık gerçekten arkadaşım değil.. "Vakit geçirmece" için de benim zamanım yok. Kimileri için aklımdan "alçak" sözcüğü geçiyor.. Her düzeyde ve hakettikleri biçimde. Hemen gitmeliyim buradan..............

Tahtakale Hanlarında 3 gün

Ulan fiyatlar bir artmış, bir artmış neye itiraz etsem dolar muhabbeti başlıyor. Kimse burnundan kıl aldırmıyor! Her gün işe gider gibi İstiklal Caddesi Tünel Galata Köprüsü Eminönü altgeçidi Tahtakale belimi büktü..Gitmek bir mesele, dönmek daha facia..Ne kadar yatsam bir türlü kendime gelemiyorum. Uğur çiçekleri ve mutluluk bilezikleri için gerekli parçaları aldım..Emniyet Han Şark Han Ergüner Han Boncuk Han bir daha gitmemi bekliyor. Zaman yetmedi. Mercan Kapalıçarşı Beyazıt Mayıs'a kaldı. Şimdi Dustin Hoffman'ın son filmini izleyeceğim.. hohoyyyt efem!

Kahpe Bizans'tan dönüş günü

Ayaklarım sandaletle buluştu bugün. Yoksam bahar mı geldi, nedir? Havada ne güzel kokular var. Deniz uysal, rüzgar utangaç. İzmir evini ilaçlamaya terkedip gazladım kedilerimle terkedilmişlerin kasabasına. ............ Kitap Fuarı'na gidecektim oysa. Cuma'ya erteledim. O kadar yorgunum ki fuar sonrası araba kullanmaya cesaret edemedim. Yıldız'da kedilerle bir gece kalmak gerekecekti. Çantalarla dolu araba Alsancak riskine maruz kalacaktı falan. Evimi bahçeyi denizi özledim. Halbuki hayat diye bir şey var ... Yoksa yok mu?

iskelede sezonun ilk satışı

Küba tohumlu 3 bilezik sahibini buldu ve sezonun açılışını muştuladı. Sadece otantik bilezik ve kolyelerden oluşan bir masa hazırladım. Hava bozana kadar biraz çalıştım da. Ortalıkta kimse yok. Gece Number One'da kalamar yedik. Bol sohbet. Pazar günü Chp pikniğine gitmedim. Dinlendim evde. Milli eğitim'in kermesine davet etti Kaymakamın eşi. O zamana kadar İzmir'den dönmüş olmalıyım. Kendimi yorgun hissediyorum.

dostlukların son günü...

Otantik bilezik ve kolyelerin yapımını sürdürüyorum. Fena değiller, farklı ve doğal. İzmir'e gidemediğim için malzemelerimi ve stoğumu getiremedim. Çünkü gidersem gelmek bilmiyorum.. Kalırsam kıpırdayamıyorum. Bahar gelmiş gibi yapıp yine bizi kandırıyor. Karamiko'nun karnı kocaman oldu. Ben terasta çalışırken yanımda ağır ağır nefes alarak uyuyor. Pençesi çenesinin altında. Kuşçu tohum getirmiş ama ekersem kim sulayacak? Turkcell internete abonelik başlatmış, uğraşıp duruyorum iptal için. Geceleri Mehmet Eroğlu okumaya devam ediyorum.. Çok sıkılıyorum. hem de herşeyden. Çaresi yok. Hiçbir gruba ait değilim. Herkesim var ama kimsem yok hattı zatında. Savaş mı? Peki diyorum. Yarın sabah bütün kılıçları bileyeyim. Zırhımı giymeye gerek var mı?

kasabada mazbata günü

Uyanıyorum, gökyüzü bozbulanık; ulannn bizim yorganlar ve kilimler vardı dışarda, diyorum! Herşey sırılsıklam, yerinden kalkmıyor, mecburen güneşi bekleyeceğiz. Atölyenin kapısındaki yemeniler, kumaşlar, su kabakları, rakı kapakları, nar kuruları, boncuklar, ipler, herşey suyun içinde yüzüyor. Aldırmıyorum, hiçbir şey keyfimi kaçıramaz çünkü. Minik bir kahvaltı, doğru merkeze. Bugün Başkanımız ve Encümen mazbatalarını alacak, kasabanın 5 yıllık geleceğindeki ak kılıflı karanlık bulutlar dağılacak. Zor oldu çok. Her fırsatta alkışlıyoruz. Saygı duruşları, konuşmalar, kutlamalar ...... Düş kırgınları'nı okuyorum. Eroğlu, Bedrettin topraklarında bu kez. Akşama Kalyon'da gitarlı şarkılı gece var. Şu bulaşıkları yıkayayım da gideyim. Unutmadan perküsyon aletlerini de bulayım.

yine yağıyor, daha da yağacak!

Bugün atölyeye girdim sonunda. Ivır zıvır dolu. Atsan atılmaz satsan satılmaz durumu. Bütün köşeleri örümcekler kapmış, kıyamıyorum da yuvaları bozmaya. O kadar uğraşmışlar di mi ama? Biraz temizler gibi yaptım ortalığı. Çok şey buldum, unuttuğum. Afrika boruları sözgelimi, epey varmış daha., bi de küpe stopperları..hohoyytt efem, dedim içimden, ne demekse. Cadı kitabını da buldum. Ev tılsımları projesi için.. gerekenlerin çoğu bahçede var.. Ev zaten cadı evi. Ortaçağda yaşasak bu kasaba beni yakardı diri diri. Her geçen taşınıyor musun diye soruyor. Herşey bahçede çünkü. Şifonyer bile. Az okudum, az uyudum, iskelede güneşi uğurladım. Bizim altın otu diye bildiğimiz meğer civanperçemiymiş. 2 haftaya çıkarlar, toplarım çokça, yerleri yamaçlar..Uzanıp koparması tehlikeli ama immortal bunlar..En sevdiklerim. Teneke mini kovaları hazırladım. İlk fırsatta boyayacağım. Önce Karaburun korsanı tişörtünü presten geçirmeliyim. Bilezik standını siyaha boyadım, 2 posta çamaşır yıkadım.. Ev vergile

Çarşamba pazarının gevşek keyfi

Kilolarca sebze alınca mecburen yapmak da gerekiyor. Beni pazara göndermeyin anacım, kendimi kaybediyorum yahu! Ispanaklı iç hazırlayıp kenara koydum Gözleme ile başladım. Ve pırasa. ve kırmızı lahana turşusu. Sonra sıkıldım, yarın devam ederim deyip film izlemeye koyuldum. Fırında hafif bir kabak mücveri yapsam ne iyi olur. Basınçlı bir hava var; yağacak mı, artık bulutlar da mı bıktı akmaktan habire, belli değil. Şu kilimleri çürütmeden havalandırmak lazım. En önemlisi atölyeyi düzenlemek de gözümü korkutuyor! Benim neden bu kadar çok ıvır zıvırım var abicim ?Bütün ömrüm bunları bir evden öbürüne, bir odadan diğerine taşımakla mı geçecek? (cevap veriyorum: evet.) ..............sense and sensibility!