Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pupun, Mini ve Cinka'dan oluşan ailemizin son maceraları...

Resim
23 Aralık perşembe günü sevgili sevgili ve muhterem kedisi Pupun, 6 saatlik rötar sonrası, gece 23.30 sularında İzmir'e intikal etti. (Şanslıydık çünkü 24 Aralık'ta kar yüzünden CDG havaalanı 1200 yolcuyu ağırlamak zorunda kaldı!) Listeler yapıldı, yemekler hazırlandı, ev temizlendi, düzen tertip geldi. Mini ve Cinka'ya salonu, Pupun'a yatak odasını rezerve ettik. Sahipler arasındaki aşk, kediler arasındaki nefret'i bastıramadı ne yazık ki. Hava yapacağını yapıyordu bu arada; soğudu, esti, yağdı da yağdı. Şaşkın organizasyonlar nedeniyle 2 gece üst üste 2 farklı evde lazanyalı, ebegümecili, balıklı, köpüklü şaraplı Christmas'lar kutladık. Alışveriş merkezlerinden enteresan armağanlar seçtik. İzmirevi'ne ekonomik ama sesi güzel kabinler aldık. Mp3 arşivimizi yeni kayıtlarla doldurduk. Yeni çakma Iphone'umu denedik. (radyosu bittabi çalışmıyordu) Adnan Saygun'da Noel Konserini dinledik, Çin mutfağınden enteresan bişiler yiyip ev

kaftan bıyıklı(!) takılarım...

Resim
Yeni koleksiyonuma fuar dönüşü eski ipek eşarplarla alanya'da başladım. Fotolardaki sarı altın kaplamayı kızkardeşim Güneş'e, gümüş kaplamayı annemin anjiyosunda emeği geçen bir dosta armağan eyledim. İnanılmaz zaman alıcı bir tasarım bu. Şık duruyor da harcanan emek ve süreyi gösteriyor mu bilmem..Bursa'ya gidip defolu mefolu ucuz ipek bulursam alayım diyorum, çünkü elimdeki ordan burdan toplama polyester katışık eşarplar bükülmüyor, burulmuyor, kaftanların içinden geçemiyor, bir sürü zorluk çıkartıyor. Gösterişi için çok malzeme kullanımı şart, bu da fiyatı yükseltiyor. Offf of, yine geldik durduk emek/maliyet ve satış rakamı noktasında.

sol ayağım ve ben...

Resim
Aslında akılsız kafam ve ben yazmalıydım da suçun kendisinde olduğunu bildiğinden beynim sansürledi. Aynı ayak, kendimi bildim bilelidir burkulur, bu beşinci. Lakin geç saatte o bozuk yokuştan sırtımda ve omuzlarımda o kadar yükle yürümeye kalkınca tökezlemesi gayet normaldi. Hemen buzlar koydum, ilkel yöntemlerle soğanlar sardım. Uyandığımda yürüyemiyordum bittabi. (Planlar bozuldu, hayat tasarılarımızı bir kez daha aştı.) Arkadaşlarda yattım. Dr. Mete kırık çıkık yok deyince rahatladım. Pomatlarla bandajlayıp ertesi gün apar topar otobüsün en arkasında ayağımı uzataraktan kente döndüm. İşte böyle, böyle.

2011 Takı Modasını açıklıyorum:

Resim
Evet, açıklıyorum saygıdeğer abilerim ve ablalarım: Bileziklerde Fatma elinin altındaki Üçgenin ortasında nazar boncuğu olacak.. Kolyelerde altın kaplama kaplumbağayla mor baykuşlar kucaklaşacak, Küpelerde sarı yunusların yeşil papağanlı olması yeterli..Yeter ki paralar sarksın yanlardan :::))) Keşke bu kadar kolay olsaydı di mi bir yeni yıl modasını tanımlamak! (Çünkü bu değerli bilgi gecenin köründe otobüsle yola çıkıp, 10 saat sallan yuvarlan sonrası sidikli İstanbul Esendere garajına gidişim ve oradan servise binip havaalanına gidişim, sonra oradan metro ile fuara intikalim, saat erken olduğundan 1 saat kapıda bekleyişim, sonra bir davetiye kapıp içeri girişim, derhal vip bölümünden 1 kahve ve 2 poğaça aşırıp 7 yıldır içine daldığım sektörü kucaklayışımın hikayesidir) Yazamamıştım.. şimdi. Bu devlerin dansıydı aslında. Bizim değil. Ama ben de küçük alıcı ve üreticiyim az biraz ya, çok da muhabbetçiyim, tanış olmuşuz (patronları ne haddimize) 7 yıldır,

avokado her derde devaymış, dedi google usta!

Resim
Ayıptır söylemesi Alanya dönüşüm tam asker uğurlama töreni gibiydi. Ne buldularsa verdiler, hatta bir battal boy havlu çarşaf bavullara sığmadı kaldı. Paket paket erişte, hevenk hevenk yerli muz, eski eşarplar (takıcıyız ya kullanırız gibisinden) yesyeni giysiler, cam silme bezleri (çok silermişim ve acaip titizmişim gibi) eski boncuklar, katmerler (pınar kardeşim yürütmüş yarısını giderayak, olsun) vee 4 avokado vardı. 2'si gelir gelmez yumuşadı, dağıldı, attım gitti. Bugün trafik sicil savaşımı sonrası bozulan moralimi toplamaya çabalarken Mümin dosta götürdüm 2 aslan parçasını akşam yemeğimize eşlik etsin diye.. Karnabahar, turpotu salatası, pancar turşusu vee köfte eşliğinde. Ulan ikimiz de ömrümüzde ilk kez yiyeceğiz, (sanki hatırlar gibiyim Dr.Alpaslan'lı gecelerde meze olarak masaya katılımını ve Mary partilerinde cips ile dehşet karışımını, unutmuşum naapalım) hemen sorduk google ustaya; dedi, yaptık. limonlu, kuru soğan rendeli, biberli, mibe

35 Günde Devr-i Alem

Resim
Blog aleminden uzaklarda ya da çook yakınlarındayken, bu topraklara yazılmamış 35 gün zarfında, kimseyi zerre kadar ilgilendirmeyen ama kazara açıp okuyan ve takipteki şahısların belki biraz olsun meraklarını gideren 35 yazılası şey oldu hayatında kadının.. Onlar da budur netekim: (Hepsini uzun uzun yazmayacağım korkmayınız, sakin kalınız, arkanıza yaslanınız, elinize çayınızı yahut  biranızı, allah ne verdiyse artık alınız, cool kalınız, hemen geçecek) 1) Saçını kestirdi salak.. Bin yıldır yaşına başına bakmadan, başındaki yığın neredeyse beline değen biri olarak yaşadığından ve hayatındaki her türlü kararlı devrimsi hareketlere, akabinde tam tersi bir istekle ağlayarak (tipik bir ikizler çünkü) reaksiyon verdiğinden, bu sefer saçlarını küçük bir mahalle kuaföründe özel bir tarifle (Suzi Quatro deyince anlaşılmayıp 14. Lous şeklinde tanımlayarak) kestirdi! Mekandaki ve sokaklardaki tüm son moda takipçileri şaşakaldı bittabi.. Onlar arkalar kısa, önler bi