Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Guve Palas'a donus hazirliklari!

" kurtuldugumuzu sandigimiz bir seyin bize nasil raptoldugunu gordugumuz an yasadigimiz duskirikligi ile, geri alabilecegimizi sandigimiz bir seyin ellerimizden nasil kayip gittigini gordugumuz an yasadigimiz duskirikligi, akran sayilir zira." (elif S.) Papagan Teoremi adli yanimdaki 3.kitabi dayanamayip ve de yarida birakip Bit Palas'a dondum. Sevgilinin evinde giysilerim oldugu kadar Turkce kitapligimiz da var. O karsilastirmali okur, basit turkce okur, polisiye sever, her geliste yuk olmasin diye birakir donerim yanimdaki kitaplari, neyse 2002'de okumusum Bit Palas'i, hayatimin en zor calisma yilinda. Bi bok da hatirlamiyorum iyi mi, cizmisim ciddi ciddi satirlar ustelik, alsheimer oncesi bi daa okuyorum, iyi geldi ne diyim!

Yesil Peri Gecesi uzerine cesitli laflar...

Yanimdaydi, okuyordum, bitirdim yarisini gelirken uzaklara, sonra finali yakaladim, tadindan azar azar sayfalari yaladim, yutmadan ama sonra yazar gibi okudum, okur gibi yasamaya ve beynimde yazmaya basladim kii oyle boyle degil bu surec.. (kendini hep yukaridan izlemek ne tuhaf)

Hayatin ritmi, ruzgarin yastigi...

Galiba en cok ruzgari ozledim, hep olesiye yakindigim oysa ki! Anladim ki kasaba koy kent farketmiyormus, ben hayatimi ruzgara gore ayarliyormusum 10 yildir da haberim yokmus... Bu uzak Avrupa topraklarinda hava hep kapali, gri, soguk tamam, yagmur yagiyor duruyor sonra tam yagmasa bile pis pis ciseliyor, gece bile ugultu var disarda ama ruzgari hissetmek zor... Gecen ay okudugum Dali'nin hokkabazliklari ile ilgili kitapta, Ispanya'nin unlu bir ruzgarindan bahsediyorlardi. Yaslilar sirtlarini dayayip caktirmadan etrafa yastik gibi ruzgara, kisa kisa kestiriyorlarmis bile kimi saatlerde, o kadar yani, o kadarr, ozledigim kadar!

her gidisin bir donusunun olmasi da iyi bir sey fikrimce.

Yarin bavullarmi toplayip vinliyorum abicim. Trajedi yaratmadan ozetlersem, her horoz, her copluk, otme bicimleri ve gundelik olsun haftalik olsun hayat mecburiyetleri derim.. 3 haftadir iki satir karalayamadim, A klavye bana cok agir ama neden bu degil oturup yazamiyordum bir turlu cunku bir baslarsam sanki beni kimse durduramazmis, klavyenin basindan oldurseler kalkamaz misim, ne soyleyeceksem budur iste, uzun ve detayli anlatip ballandirip budaklandirip icinde kaybolana kadar harflerin, cumlelerin, anilarin gozlemlerin, itiraflarin ogutlerin, deneyimlerin ofkelerin, teslimiyetlerin ve pismanliklarin yazmak yazmak yazmak "yazmaktan olmek" gibi bir seyler hissediyordum...... Donelim bakacagiz!