merhaba lan yaz!

Google şekil yapmış bugün, yazı kutlamış,
sağolsun varolsun, demekküne 21 haziranmış günlerden
bugün, harbi yazmış yani, sıcakmış, güneş çokmuş!
Pazar sevgili havalimanından uçar uçmaz bizim
çakaralmazla kasabaya dönüyorum,
kendimi bişi hissettiren bi toplantıya
katılıp eve vınlıyorum abicim..
Ohh be! İnsanın hayattaki en büyük
zenginliği yalnızlığıdır diyenler diye
bir siteye de girmiyorum,
öyle bir blog açma niyetim de yok.
Tek yaptığımız evde ölü taklidi, telefonlar,
facebooklar yiyor kediler yemiyor,
kafayı bi sıkı dinliyorum..Önce eski ritmime dönüyorum
yani 3'te yatıp 10 da kalkmaca...zaten daha erken kalkamadığım için
o kadar çok uyumak (sevgiliyle her gece 23 suları) beni bozuyor.. özetle böyle gelişiyor herşey
ama salı akşamı (yani bugün) 8 sularında iskeleye gidip
mallarımı topluyorum, satılmış işler var, örselenenler, yeniden yapılması gerekenler,
kafelerle eski hesaplarımı kesiyorum, ahanda!
ulan harbiden de yaz gelmiş diyorum, esmiyor, iskele
süt liman, gelen geçen bi dünya, gümüşçüler
standı çakmış bile Musti'lerin yanına...
Birden panikliyorum, Nurhan'ı arıyorum, ekip olalım,
başkana gidelimyarın, haklarımızı nasıl koruyalım diye soralım
gibilerden, o "ben yarın gidiyorum bir hafta sonra
geleceğim, tam da aklımdaydı bunlar" diyor,
hayat diye bir şey var diyor kulağıma sessizce!
İyi lan, diyorum, Kaybedenler Kulübü'nü seyretmiş biri olarak
neredeyse "standart" diyeceğim biri bişi sorsa..
Eve dönüp paso blues dinliyorum, ruhuma iyi
geliyor, yorulmuşum be, bugün 7 saat nonstop bizatihi çalışmış biri olaraktan ama
beynime bi bok değmiyor, özetle olmuyor,
sanki olmuş ama hem de olmamış ama hep olacakmış gibi
bir hisle bugüne kadar..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!