wudi wudiii, dedi ki: "zillççç"

Dört arkadaş toplanıyoruz
sıcak bir evde. Karaburun'dayız malum.
Arnavut ciğeri,fava, turp ve lahana salatası,
yeşil salata, bulgur pilavı. Yiyoruz, içiyoruz,
sohbetliyoruz. Dışarıda rüzgar ve yağmur
nasıl kuduruyor; sonradan duyacağız ki
Şok'un altındaki dükkanları dize
kadar su basmış, whatever sıra geliyor
hep beraber film izlemeye...
Ulan bu kadar mı zor olur hepimizi
ortak bir beğenide buluşturacak
filmi seçmek (ki arşivimiz çok güçlü,
tüm oscar adaylarından tutun
gelmiş geçmiş klasiklere, vizyondakilerden,
kürelere yaklaşık 2000 film var stokta...)
Aramızdan biri Woody düşmanı.
Şimdi bu adam ne söylüyor,
ne öğretiyor, neyi etkiliyor, 
bunun filmlerini izleyince geriye ne kalıyor,
hiç, diyor..(Filmde sıkça Boris'in dediği
gibi. O "zillç" gibi bir şey diyor fakat
Almanca olsa gerek, hiçbirimiz
etimolojisini bilmiyoruz sözcüğün.)
Whatever, üçümüz bayılıyoruz insan düşmanı baş kahramana.
Filmin entelektüel diyaloglarına, sürprizlerine.
Her filmin mutlaka öğretmesi mi gerekli, bu film
belki de ona hiçbir şey öğretmiyordur,
peki bize ne öğretti, üçümüzü dost (birimizi ona sevgili) 
yapan ortak değişkenlerde mi bir arıza vardır,
bilemiyoruz. Whatever bir de Roman Polanski eziyoruz
ardından. Bunda hemfikiriz. Hem filmin
salaklığında hem de 2 kadın olaraktan
Johny Deep'in müthiş karizmasında.
(Bir de üç beş yıl önce komün yaşama
projelerimiz vardı,
para biriktiriyorduk, arsalar araştırıyorduk,
amaninnnn, whatever.
diyorum.)
i y i    k i  !

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!