Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz

Resim
Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum bir yanıp bir sönüyorum yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz yalnızca biz geçmişi yaktık, yalnızca biz bir şemsiyeye çarpıp batan bir teknedeydik, eğildik eğildik ve iplerimizi çözdük sonsuz ipli uçurtma şenliğine dönüştü birlikteliğimiz ağzımız sürükleyip götürüyor saateri en tehlikeli odalarındayız otellerin Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum bir yanıp bir sönüyorum yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz yalnızca biz bayrakları yaktık, yalnızca biz gözyaşı şişelerine çarpıp kurulan bir ülkedeydik, sevdik sevildik ve kire pasa direndik yeniden sevdalanıyorum sana bunca kaçak günlerden sonra yağmur bizi izliyor sevgilim bir bardak yeryüzünde yeniden fırtına

Paris'ten mektup geldi, hu huuuuuu!

Resim
15 yilda toplam 20 kez geldigim (ve hesapladigimda kalis suremin nereden baksan bunca yil icinde 365 gunu buldugu) bu guzelim isiklar kentinden, en taze haberler su vaziyette saygideger abilerim, ablalarim ve de degerli feysbuk cevrem: 1) Kim demis Turk gencleri cep telefonu bagimlisi diye? Buradakiler daha da azitmis isi azizim. Gozleri hep ekranlarinda, ustelik kafalarinin yarisini kaplayan rengarenk kulakliklarla  muzik dinlemeyeni kenara cekip bir guzel dovuyorlar arada bir kanimca. 2) Evler cok kucuk ondan mi yoksa insanlar yaslaninca kuculuyor, eee haliyle burada da yasli cok ondan mi bilmem, omru hayatimda gordugum en kucuk 2 kisilik yataklar bu kentte satiliyor. Bizde mumla arasan 1.20x1.60 yatak bulamazsin mesela.. Hep hala en buyugu en zengin gosteriyor zannedenler yuzunden bu yokluklar, ahh ah! 3)En turistik, en manzarali, en baba fiyatli noktalardaki hicbir pasaj, kafe ve bar tuvaletinin klozetinde hadi kapagi gectik, uzerine takilan oturma seysi yok. Boylece otomatikma

yazmam lazım..yazmam lazım..zım zım..mmm...

Resim
bir fotoğrafla başlayayım da sonrası gelir derim, başka da bişi demem! neyse yarın ..suzinin fotosu başka konseptte yazılacak, karabrun emekçileri gibilerden ..bütün facebook yazılarını buralara toplayaraktan, tek tek basaraktan, bade süzerekten, neyse...alt foto karaburun dostlar projem, üst foto artık fotoğrafta gelinen son noktanın fotoğrafı.. hayat basit fotoğraf çekmek herkesin elinde olan bir zevk, değil mi..Bu bir ideoloji kontrolünde olduğu için( ki öyle) geberdik gün boyu bu konda düşünmekten..kime göre neye göre çekeceğiz..bir dakk kendimiz, ideoloji, medya, sistem, sponsörler, veee kuratorler var.. herşeyi kafamı toplayıp yeniden anlatmadan önce, Bizim suzi'inin fotosunu ve paylaştığım bütün diğer fotoları pazartesi dijital bastıracağım..hoş olmaz mı?

hangisi daha kötü?

bir ay sonra yalnız bir evde bulmak kendini, sonra aşı tatiline çıkmış çocuk ruhu, ne istersen yapabilecekmişsin gibi üst bir ukalalık, sonnraa biraz dinginlik, biraz uyku, sersefil hayata yeni bir bakış, ulan iskeleyi de özledik gidelim iki bira çakalım derken, mevzu hangisi daha kötü muhabbetine takılır, kalır. sevecen bir bahçe kedisinin bacağı kötü darbelidir 4 gün sonra sürünerek terasına çıkar, yardım ister, izmir yolu görünür bize.. bir arkadaş ben hiç okumayı sevmem der, kiii dert ortağındır haydaaaa dersin içinden kibarca gidersin, biri tüp çabuk bitiyor der,hatta hesapladım 34 günde bir bitiyor 3 aydır der, sen ölecek gibi olursun... hesapta yalnız ve özgürsündür, nah çekersin aynada kendine, siktirolup gitmeden önce bu dünyadan az daha,az daha, az daha , deyip yarını merak edersin, seni iki yüzlü seni!

birrr nisannnnn!

şimdi otuzbir mart gecesi.. Ben muhteşem göçümü tamamladım, küçük boktan kasabama geldim. Facebook'taki şık bahanem baharın kapağını açmaktı! Özeti herşeyi yıkamak temizlemek otları yolmak, asmak, ekmek, budamaktır! Ali Rıza'nın doğum günü gecesiydi bu pazar. Nefret ederim pazarları çıkmaktan da, birden 30 kişilik bir grupta kendini bulmak, herkesi tanımak, ruh gibi bilmek doğayı, manzarayı, insanları tuhaf bir duygu! Eve kendimi atıp bir neskafe koydum; herşey şimdilik çok şık, ama ilk fırsatta kaçacağım ona göre!

Ölüme hazırlık kursları hazırlık sınıfını birincilikle bitirmek!

Pi'nin yaşamı'nda gökyüzü ve deniz!

2002'de almışım, 5 sayfa okuyup bırakmışım..Kitaplığımda zar zor bulup filmi şimdi çok şahaneymiş ya, hemen okumaya koyuldum. yaladım yuttum. İzleyince karşılaştırabilirim böylece ama edebiyat hazzı başka azizim. 78. Bölümü seçtim, kendime sık sık bulutara bakmayı ihmal etmeyeyim diye.. (..)Çok sayıda gökyüzü vardı. Biri, altı yassı, üstü yuvarlak ve dalgalı kocaman beyaz bulutlarla  kaplıydı. Biri, duyguları paramparça edecek kadar mavi renkte ve tamamen bulutsuzdu. Biri, gri renkli, yağmur getirmeyen bulutlardan oluşan, ağır ve boğucu bir battaniyeydi. Biri, hafif bulutluydu. Biri, küçük, beyaz, yün topaklarını andıran bulutlarla benekliydi. Biri, esnetilmiş pamuk kümelerine benzer yüksek ve ince bulutlarla bezenmişti. Biri, hatsız, beyaz bir pusla kaplıydı. Biri, yağmur bırakmadan geçen koyu ve gürültücü yağmur bulutlarıyla örtülüydü. Biri, kıyı dili gibi uzanan küçük yassı bulutlarla donanmıştı. Biri ufka görsel bir etki yapan önemsiz bir engeldi. Okyan

one billion rising macerası

Resim
Günlerden 14 Şubat olmuş bile.. Hem sevculular şeysi, hem de kadına şiddete karşı dansla protesto günü bugün. Sıkı kahvaltının ardından dolapta pembe bir fular, atkı, kazak arıyorum ki (bu günün gereklisi) yok arkadaş.. Zaten Barbie bebek rengi pembeyi bu günün rengi seçen avanağı bir yakalasam yolacağım. Sıkı kahvaltı, tıklım tıkış 169 ile Konak Meydanı'na intikal..Hiç de beklediğimiz kalabalık yok.. Kadından fazla kuş yemi, pembe eşarp ve düdük satıcısı var neredeyse. Çalışan kadınlar, öğrenciler nasıl gelecekler ki..Neyse cümbür cümbelek koreografisi önceden belirlenmiş dansı karman çorman, kollarımız ayaklarımız birbirine çarpar şekilde yapıyoruz..Zumbacı kızları seyrediyoruz. Kordondan yürüyerek Cumhuriyet Meydanı'ndaki kutlamaya geçiyoruz, anaaa burada da kimseler yok, üç beş folklörcü kadından başka.. Kendimizi ızgara levrek ve salata ile şımartıyoruz, Mare Kafe'de soluklanıyoruz. Yağmur pıtır pıtır yağıyor aralıksız. Kitapçıları turluyoru

yağmurdan sonra..

Cüce Şubat'ın ilk haftası uçtu bile! Perşembe gecesi dolu yağmurundan camlar zangırdıyordu..Bir de arabaya neredense bir türlü çözemedim gitti, su girmiş; arka koltuk önleri göl olmuş..Birazdan kurutacağım. Niyetim kasaba idi bu hafta sonu, hem tavla şampiyonasına da bakarım diyordum ki, vazcaydım havalardan! Bir sürü iş beni bekliyor, ben kanapede pinekleyip duruyorum..BBBO (benden bi bok olmaz) modundayım özetle!

bir de ben anlatayım tamam mı, şimdi şöyle oldu!

Perşembeleri kentte bütün sergi faaliyetleri üst üste biniyor her nedense. Benim insan görme, içme, harcama  günüm oluyor dolayısıyla.. Bu perşembe kedi'de adnan Turani sergi açılışına gittim önce..Bana göre tekrarlardan oluşan, storyboard tadında(!) tablolar 8 10 12 milyarlardan fiyatlandırılmış.. 4 tanesi 10 dakikada satılmıştı bile.. Ortalık kokona kaynıyor, eski tanışlarla sohbet ediyorum, gözleri konuşurken hep çevrelerinde kim gelmiş, kim gitmiş şeklinde.Uffff... Bir hat sergisi daha gezip (güzelyalı'dakini boşveriyorum) devam diyorum.  Vapur iskelesi karşısında fotohane adında bir mekan açılışı daha var, oraya bir gidiyorum ki, nasıl bir kalabalık! Zengin ve epeyce gürbüzce bir genç adam eski bir rumevini adam etmiş, mükemmel bir fotoğraf evine dönüştürmüş. İkramları sokağa taşımış, midye dolmalar, bir motoguzzinin arkasında cazur cuzur kızaran balıklar, sifon biralar.. (müzik yok ama 2 sokak çalgıcısı belki birileri bahşiş atar umuduyla bağrış k

Malina

"Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu daha büyük bir özgürlük olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek... Bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler, hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar, ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içerisinde yaşayacaklar, ormanların ve çöllerin kralları özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bi

24 saatlik kasaba kaçamağı

Yağmurlu, kapalı, puslu bir perşembe öğledensonrası..Sakin sakin çalışıyorum köşemde, bir de film koymuşum, dublajlı, radyo tiyatrosu dinler gibi takılıyorum kendi halimde..Küttt, bir telefon:Mesut.. Sen bugün Karaburun'a geliyormuşsun, öyle demişsin, akşam ne yaparız? Anaaaa, dediydik tabii de, bu gerçek ikizler salağına güven olur mu, olmazzz! İyi hadi, geliyorum, der demez kedileri sıkıca doyurup, sırt çantamı kaptığım gibi soluğu Üçkuyular'da aldım. Şansıma dolmuş hemen kalktı ve saat 18.30 sularında kendimi şakır şukur yağan yağmura inat iskeleye inen yokuşun ortasında buluverdim.! Adaya selam çakmaca, eski mekancılar ve bir iki dostla hoşbeş, ardından İsmet'te sardalya salata rakılamaca, hopppp Nambırrvan'da Gülşen ve Ali Rıza'gillerle buluşmaca.. Dışarıda şimşekler, içeride nihaventler derken 24.00 sularında evin kapısını açıyordum. Herşey nasıl da nemli, bulduğum temiz ve kuru tüm battaniye ve yorganları yatağın kuru tarafına seri

İzmir'de Ocak günleri...

Geçen hafta sadece Adnan Saygun'daki Dali Sergisi açılışına gittim.(Aynı gün 3 sergi daha başlıyordu ama canım çekmedi Alsancak'ta takılmayı.) Dali sergisi kanımca tam bir fiyaskoydu. Bir salonda Dali'nin burç yorumlarını dev pankartlara asmışlar, diğerinde en kötü baskıları yan yana tıkıştırmışlar duvarlara.. Düşgezginleri'ni kimse görmesin diye adeta üst kat balkonuna konumlamışlar ki müzikleri ni çok sevdim! İki üç parça dinledim en yakın alt koltuktan kafamı kaldırıp üst kattaki gitaristin saçlarını görerek, bir tabak meyve salatası yedim, içki bitmişti bittabi..Vınladım geldim eve. Facebook'u açmamla 15 dakika önce sergi afişinin önünde verilmiş saçma salak tanış pozlarını görmem bir oldu.. (Kilroy was there!) Haftada üç yemek yapıyorum kendime ve lahana ve pancar salatalarıyla beraber sıkılmadan yiyorum..Çok mu et yedim, gut olacağım da bedenim mi uyarıyor bilmem, canım hep salata istiyor! Haa, bir de kabak tatlısı yapmayı deneyeceğim,

yeni sezon prototipleri geliyoorrr!

Bu hafta yeni koleksiyonumun ilk örneklerini denemeye başladım. İstanbul alışverişi kar, lodos ve yağmur yüzünden kısıtlı geçmişti..Bir de yeni modelleri deneyip birim zaman ve maliyet çıkartmadan fazla açılmak istemedim. Akıllanıyor muyum, pintileştim ya da tembelleştim mi bilemiyorum. Paris'te zincirli, kurdeleli, pirinç işler moda. Paraya kıyıp bir daha bulamam korkusuyla ateş pahası bişiler de aldım. İstanbul modasını görmek için Ortaköy'e gidiş bir sonraki sefere kaldı. Zorluk elimde tam olarak ne var ne yok hatırlayamamam. Karaburun'a çılgın rüzgar ve lodos yüzünden gidişi önümüzdeki haftaya ertelediğimden, malzemeyi önüme yığıp şaşkın şaşkın bakıyorum. Atölyeyi 2 gün eşelemem lazım ki ara parçaları tamamlayayım. Tabii bir de her yıl olduğu gibi kıştan Temmuz Ağustos aylarında neyin satacağını öngörüp öyle stok üretmek gerekiyor ki bu da tam bir 'blind work'.. Kardeşimin gazıyla başladığım keçe baykuşların 3 modeli hazır. Kediler daha

ölü taklidi..

Bir aylık Paris İstanbul günlerini ardımda bırakıp Güzelyalı kulübeme döndüm nihayet..Salı kıyı biralaması dışında tüm haftayı en iyi arkadaşım kendimle geçirdim..Ohh bee..İnsan, sokak, bina, vitrin, dükkan, ışık, obje görmeden, okuyarak, izleyerek, çalışarak yalnız olmak bana çok iyi geldi, iç barışım geri döndü. Lakin evden kaçan ruhumu ne yapsam geri getiremiyorum!
Resim
Resim
Resim