yosun tarlasındaki gizli bahçem!

Bin bilmem kaç yaşında artık yosundan
korkmuyorum, saygıdeğer blog okuyucuları...

(Bu arada fotolu kayıtlı izleyicilerden tanıdığım kime
denk gelsem hiç de okumadıklarını farkediyorum,
tanımadıklar okuyorsa da onlara selam derim,
başka bişi demem..)

Çok olmuş yazmayalı, bir sürü misafir (kardeş,
enişte, yeğen, arkadaş, kardeşi, çocuk yeğen,
başka bir arkadaşlar, birileri..sonra uzaklardan
birileri daha ama çok yakınlar geldiler ve gittiler,
beni denize götürdüler, yüzdürdüler,
adam gibi yemekler yedirdiler, evimi
mutfağımı temizlediler,
üzerimden ticaret tozlarını az da olsa
süpürdüler..
İnsanlık görevlerimi hatırladım........
Terden midir, sıcaktan mıdır, stresten mi,
alerji mi, amaninnn yoksam uyuz mudur, nedir anlayamadık,
iki kolumun bilekten dirseğe
iç tarafı fasur fusur kabardı. Bi kaşıntı öyle böyle değil!
Aloe Vera, antihistamik hap, melhem, toz
tedavileri sürerken,
ben ne yaptım? Gidip kimsenin görmediği bir denizin
dibinde bulduğum, saklı yosun
tarlasının tam da ortasındaki kumlukta kendimi de,
zamanı da durdurup, öylece bir süre kaldım.
Karnıma değen, hani şu korkudan hayatımızın en
güzel, en masum denizlerinde bizi paralize eden
otlardan, tıpkı papatya toplar gibi demetler yapıp
kollarıma sürdüm..
Mantık şuydu: insan korkularının
üzerine üzerine yürümeli, yüzmeli ve hatta onların
kendisini iyileştireceğine inanmalı abicim ;)

(İyi gelirse boncuk işini bırakıp başka başka sözgelimi kremini, yosunami
gibi sektörlere dalacağım, kötü gelirse
yüzmeyi ve bir şeylere inanmayı bırakacağım
kesin..)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!