İstanbul'un öğrettikleri / Benim öğrenemediklerim...

Ahh İstanbul..
Gece 22 sularında ansızın Kamil Koç'tan
bilet ayırtıp 23 servisine dalıp 44 numarada
(arkalar olsun yanın boş kalsın diye) yerini alıyorsun önce ..
Anaaaa..bu da nesi..
Bütün koltukların önünde seçmeli 10 film
(arjantin uçuşunda bile bu kadar seçenek yoktu yeminle)
arrtııı tv kanalları artııı müzik artııı boktan
bisküitler kahveler falan..halbuki yanında
radyo/müzik çaların var, yastığın da var heybede
kuştüyü, çünkü sen profesyonel bir yolcusun.
saçındaki bandanayı indirip gözlerine
bir uyuyorsun, öyle böyle değil, körfezmiş,
durakmış, tuvaletmiş, molaymış, hak getire,
öyle uyumak yani,
o kadar.
İşte başladı, 3 günlük İstanbul macerası.
Köprüyü geçip Mısır çarşısı'nı aşar aşmaz
hemen bana gözyaşartıcı spray ve casus dinleme aparatı
ve fare kaçırtan elektronik zımbırtı satmaya
çalışıyorlar ki, yemezler abicim.
(Karaburun evinin şu anda bile mutfak kapısı açık,
zaten kediler fareler konusunda iş başında,
potansiyel saldırganlar da zaten biraz konuşunca
arkadaş adayı, bir de kimi dinleyeceğiz ki,
zaten bizi kimse doğru dürüst dinlemiyorken!
................
Sütiş'in börekleri kıvamında, İstiklal'de zabıtalar
'ginger'la geziyor (hoşş be) Galata kulesi civarı pek turistik,
tuvaletler 1 lira, yakında yaşayan dostlar bir
kahve içimlik seninle, balıkçılar hep azimli beklemede
köprüde, eminönü tahtakale her yer lale, yoksullar için
aşevlerine, iş evlerine harcanacak paralar ithal
(endemik asla değil) lalere harcanaraktan
İstanbul adına bir 'kadirbilmez top"ik gösteriş içinde..
hadi beeee!
Kapalıçarşı heybetli...bir kumaşlar seviyorum,
bozkırlarda giyilen cinsten, deli cırtlak renkli..
her birinden yarımşar ama toplam 20 metre alacağım,
ben müşteriyim hakkım var di mi, satıcı benden nefret ediyor, 
"köpmua (köpek muamelesi)"
çekiyor..(kibir vardı da, şımarıklık
7 günahın içinde olsaydı ya sahiden?)

Çok satan bir modelim var, onu revize edeceğim
aklım sıra, ama sedef düğme yerine akrilik alıyorum
bu kez mecburen (çünkü sedef olayına girersem
adedi 1 liradan, 9 tane kullanıyorum her modelde;
ipi, papağanı, oyası, püskülü, kılı,
tüyü cabası /emeğini daha saymadım) oysa
biz satamadık 6 yıldır 7.5 liraya bu güzel işi!

(Hayatta beni kurtarmayacağından,
bir de Asiye nasıl kurtulur gibisinden
kendime defalarca sorduğum
soruların yanıtsız kalmasından o kadar da sıkılmışken,
böyle böyle teslim oluyoruz ucuza ve basite diyorum kendime,
aynada uzun uzun suratıma bakıyorum, cevap
orada gizliymiş de birden bana söyleyecekmiş
gibi suretim)

(Bu mesajımı da harbi Türk malı müşterilerime,
artritli parmaklarıma ve iflah olmaz hırsıma
armağan edip çekip gidiyorum şimdi ..

Yorumlar

  1. valla Deno'cum masal gibi anlatmışsın yine. bence sen bu blogun da dışında takı-yaşam günlükleri gibi bir kitap oluştur. kim okuyacak falan deme. ben şimdiden talibim. yazmadığın her gün eksik kalıyorum. :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!