Amsterdam sasirmalari I




Taze taze yazamadigimizdan
drajelere gectik sonunda:
1) Van Gogh muzesi, evrenin yaratici
dokunusuna inanan insanlara (benim
gibi) siki bir tokat patlatiyor, kanimca.
Sadece ve sadece 37 yillik
yasaminin her gunu,
arayislarla kendisini
yeniden..yeniden yapmaya calisan;
kirmizi ile yesil, mor ile sari,
turuncu ile mavi arasindaki
gecislere ruhunu gommus
bir deha karsimizdaki.
2) Buenos Aires'teki dev kavsaklarda,
yayalar gecerken ellerindeki reklam panolarini
araclara gostererek, Paris'te
vucuduna asip dolasarak
para kazanan insanlar vardir.
Bu kentte hicbir tramvayda, otobuste
ve bisiklette reklam yoktu.
Birilerinin dusunmemesi imkansiz.
Aferin diyoruz diger birilerine.
3) Bira cenneti olmali bu ulke ama siseler
fazla kucuk, fiyatlar kalin geldi bize.
Belcika biralari bilhassa ozel
takdirimizi kazandi.
4) Red Light District'te yurumek,
her gunu cizgi roman karesi bir ulkeye
dalmak gibi hissettirdi bana kendimi.
Bol isikli ama karanlik, sokaklarindan
urkekce bir merakla ve gayet normal
yuruyup gectigin, cinselligin vitrinde
gorerek secilip kiralandigi, kalabalik,
dar, islak tuhaf bir dunya.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.

dikkat..bu filme dikkat..ağladım, o derece!