Eylül'ün bittiğini kavrama günü


Vay bee. Az gitmiş, uz gitmiş,
dere tepe düz gitmişiz de Ekim
oluvermiş... Şunun şurasında
2010'a ne kalmış? 3 ay!
Dingin ve huzurlu günler onu da
söyleyeyim yalnız. Bahar gibi
hava, deniz sütliman.
Bahçe yemyeşil. Limon ağacı donatmış
tepesini yine , narlar kızarıyor,
üzümler topla topla, dağıt dağıt
bitmiyor, asmalar sararıp dökülürken,
yabani semizotları ve zambaklar
geliyor. Karıncalarda bir telaş,
kedilerde kış öncesi açlık paniği,
sivrisinekler hababam
ısırmaya çalışıyor.

Gündüzleri aşağıya
iniyorum. Malzeme ayırıyorum,
sınıflıyorum, düzenliyorum bir yandan.
Minitop ve Cinka tembellik
yapıyor incirin dibinde.
Denizde kalamar ve balık avcıları
şanslarının peşinde. Ben bu boncuklar
senin, şu taşlar benim, yeni daha
sade ama daha iddialı modellerin ve
yelkovan kuşlarının peşisıra çalışıyorum
atölyede.. Acelesiz, radyoda ne
bulursam dinleyerek.
Sonra ne yapmaktaysam o grubun
malzemesini toplayıp soluğu
iskelede alıyorum. Yayılıyorum
denizle burun buruna bir masaya.
Bir de bira söylüyorum Suzi'ye.
Zaman duruyor. Gelen geçenle sohbet
ediyorum. Bir yandan çalışıyorum.
Büyükada bana bakıyor,
ben Midilli'ye, Midilli Karaburun'a,
Karaburun İzmir'e. (ne olacaksa artık?)
Mutlaka bir balıkçı dost, kıyıdan
tuttuğu irili ufaklı üç beş balık
atıyor çantama. Yedide evde haberleri
izlerken kediler malzeme çantasını
tırmalayıp ganimetimizi hatırlatıyor.
Kendime salata ve bezelye,
kedilere bol ekmekli
balık yapıyorum. Bir film koyuyorum
dvd player'a. Basit işleri tamamlıyorum
bir yandan. Sonra okuyorum hababam.
Buket Uzuner "İstanbullular",
Cengiz Özakıncı "Neveser", Ayşe Kulin
"Bir varmış, bir yokmuş"...(Rennan'ın
kütüphaneye getirdiği kitaplar, bitirip
teslim edeceğim, seçtiğimden değil)
Yatmadan yeni bir liste daha yapıyorum
tabii. Yapmak için değil, ertesi gün
temize çekmek üzere.
............gün bitiyor

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

....Paris, bana hosgeldin dedin mi?

hiçbir insan hep aynı insan değildir.